Korkuyla olduğum yerden doğrulup tedirgin bir şekilde arkama döndüğümde Kürşat tek kaşını kaldırmış merakla bana bakıyordu. Allah kahretsin! Nasıl bir açıklama yapacaktım?
Zaten benim başıma ne geliyorsa iyi niyetimden geliyordu.
"Şey... Kürşat..."
"Geveleme köylü kızı!" Sertçe tısladığında yutkunup başımı eğdim. Ahu ablayı ele veremezdim. O yıllardır burada çalışıyordu ve bir anlık şeytana uymaya çalışmasını engellemek isterken bunu yapamazdım.
Kürşat kolumu tutup sıkıca kavradığında gözlerim irileşmiş bir şekilde şaşkınlıkla ona baktım. "Tam da sana güvenecektim."
Kalbim acımıştı. Ben güvenilmeyecek bir şey yapmamıştım ki.
Bedenimi poşetmiş gibi çekmeye başladığında alt kata inmiştik. Söylediği cümle beynimde dönüp duruyordu. Sanki bedenimi kilitlemişti ve bir şey yapmama izin vermiyordu. Onun güvenini kazanıp kazanmamak... Birkaç saat önce olsa önemli değildi. O benim hayalimi tamamlamam için ilk adımı atmama yardım edecekti.
"Tenzile Sultan!" Bedenimi salonun ortasına savurduğunda sendeleyip koltuğun kenarına tutunmuştum. Dolmaya başlana gözlerim Tenzile Hanım'la buluştuğunda endişeyle ayağa kalktı. "Kürşat, ne bu hal! Ne oluyor!"
"İşe aldığın köylü kızı mahremiyete fazla önem veriyor gibi görünüyor!"
Neden araya girip her şeyi anlatmıyordum ki? İnsanların gözünde hırsız olarak kalmak mı istiyordum? Bilmem. Sadece iki gündür çalıştığım konakta kalmak belki de farkına varmadan benim için önemli olmuştu.
Tenzile Hanım yanıma gelip bedenimi kavradıktan sonra oturmama yardım ettiğinde eğik başımı anlık cesaretle kaldırıp gözlerine bakmıştım. "Kötü bir şey yapmadım."
"Sarp'a bana sürpriz yapacağını ve beni odamdan çıkarırsa ona öpücük vereceğini söylemiş. Odamdan almak istediğin şey neydi, köylü kızı?" Son cümlesinde bana yaklaşıp tısladığında gözümden birkaç damla yaş dökülmüştü. "Ben hırsız değilim." diye mırıldanabildim.
Ben hırsız değilim.
Tenzile Hanım kahkaha atmaya başladığında hüzünle havalanmış kaşlarım şaşkınlıkla çatıldığında kısa süreliğine Kürşat'la göz göze gelmiştik. "Ahu! Gel buraya!"
Tenzile Hanım tekrar yerine oturup gülerek arkasına yaslandığında Kürşat; "Komik olan ne?" diye sormuştu. Çok geçmeden Ahu abla odaya geldiğinde gözleri benimle buluşunca şaşırmıştı. Başımı onaylamaz bir şekilde salladım.
"Kahvaltıdan sonra Ahu, Sude'ye senin odanda yüklü miktarda para olduğunu söyledi. Ve o parayı alıp kaçacağından bahsetti. Görüşüne göre Sude bunu yapmasını engellemeye çalıştı. Tebrik ederim kızım."
Benimle alay mı ediyorlardı? Tamam, ben kesinlikle şu an bir rüyanın içindeydim. Zaten Kürşat'ın benim yararıma bir şey yapmasına da imkân yoktu. Evet, kesinlikle rüya görüyordum.
"Nasıl yani?" Kürşat'la aynı anda sorduğumuz soru sinirden gülmeme sebep olmuştu. Son kalan birkaç damla yaş yanaklarımdan süzüldüğünde elimin tersiyle silmiştim.
"Deneme sürecini erken bitirmek istedik. Aramıza hoş geldin."
Bu kadar basit miydi? Bu işe alınmam vicdanım sayesinde mi olmuştu?
Şaşkın bir şekilde etrafıma bakınıp en son Kürşat'la göz göze geldim. O da en az benim kadar şaşkın görünüyordu. Az önce olanları hala idrak edememiştim ve sanırım kendimi çimdiklemeden de edemeyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köylü Kızı ve Konmaz
Romance"Biliyordun." diye mırıldandım. Pürüzlü boğazımı temizleyip kurumuş dudaklarımı ıslattığımda fark bile etmediğim gözümde biriken yaş kendini aşağı bırakmıştı. "Hepsini biliyordun." Çenesinin kasıldığını görmüştüm. Silahı tuttuğu eli sıkılaştığında...