SEZON FİNALİ

2.5K 139 86
                                    

Doğmadan önce, isteyerek ya da istemeden bu hayata geleceğimiz belli olduğunda kaderimiz yazılmaya başlanmıştı. Ne olacağı tam anlamıyla belli değildi, iki yol vardı ve biz birinin seçimini yapıyor o yolda belirlenen kaderin izinden gidiyorduk. Ama maalesef ki hayatın benim için oluşturduğu yolların ikisi de berbattı.

İlk yolu seçmek istememiştim. Ailemin bana dayatmaya zorladığı şeyi yapmak istememiştim. Düşünmüştüm ki babasına her zaman karşı çıkamayan kız bu sefer karşı çıkarsa her şey daha güzel olurdu.

Çok büyük yanılmışım.

Kaçmaya karar verdiğimde düşündüğüm şey buraya gelip gece gündüz çalışmak, tıpkı televizyonda olduğu gibi herhangi bir kafede solistlik yapıp kendimi göstermekti. Kolay olmayacağından emindim ama olacağını da biliyordum.

Olmak zorundaydı, babamın bana yaşattığı o kadar kötü hayatın ardından her şey iyi olmalıydı.

Düşünüyordum da ne kadar aptalmışım. Her gece güzelliğine tutulup hayal kurduğum İstanbul'un kötü yanından başka bir şeye denk gelmemiştim. Şansım sandığım her şeyin benden alacak bir şeyi varmış, bütün her şeyi aldıktan sonra fark etmiştim.

Şimdiyse hayatıma nasıl devam edeceğimi, ne yapmam gerektiğini, nasıl tepki vermem gerektiğini bilmiyordum. Ölümün tadını yaşarken almıştım. Başta tatlı gelmişti, onunla baş başa kalmak istemiştim ama sanki Kürşat'ın hayali önümden ölümü alıp bağırmıştı: "Artık uyanma zamanı."

Karşımda bana gülümseyerek bakan Kürşat, Kuzey, Eser ve Tenzile Hanım'a sırayla teker teker bakıyordum. Vücudumda tarif edemediğim kadar çok sızı vardı ve mimiklerimi kontrol edemiyordum. Hatırladığım son şey karanlığa hapsolmuş çığlıklarımdı.

Kürşat bana doğru ağır bir şekilde adım atmaya başladığında gözlerimle hareketlerini takip etmiştim. Yattım yerden doğrulamıyor ya da elimi dahi hareket ettiremiyordum.

Sonunda bana ulaştığında neşeyle parlayan gözleri dikkatimi çekmişti. Bu hali kalbimde bir ışık saçmış, yüzümde gülüş oluşturmuştu. En son onun gözlerini gördüğümde hüzünden başka bir şey seçemiyordum.

"Hoş geldin Sude."

Başıma hafif bir buse bırakıp geri çekildiğinde burnuma dolan kokusu kalbimi tekletmişti. Sızlayan kalbim acıyla inlememe sebep olduğunda endişeli bakışları tam olarak odağıma girmişti. "Sorun nedir? Ne oldu?"

Sertçe yutkunup kurumuş boğazımı tükürüğümle temizlediğimde kolumu güçlükle kaldırıp yüzümün yarısını kaplayan oksijen maskesini aralamıştım. "Kalbim..."

"Zorlama kendini kızım. Uyanalı daha birkaç saat oldu."

Uyanalı mı?

"Bana ne oldu?" Zorlukla kurduğum cümle bütün gözlerin benden çekilmesine sebep olmuştu. Düz bakışlarım yerini kısık gözlerime bıraktığında yeniden Kürşat'a döndüm. Bakışlarımın ısrarını fark ettiğinde gülümsemeye çalışıp; "Şimdi zamanı değil. Kendini toplarladığında her şeyi anlatacağım." deyince başımı yukarı aşağı sallamıştım. Gerçekten pek halim yoktu, onları mutlu bir şekilde görmek sevindirmişti.

En son bıraktığımda üçünün gözünde hüzün ve endişeden başka bir şey yoktu.

"Şimdi yemek zamanı güzellik! Hadi seni biraz doğrultalım."

Yatağımın tam karşısında kalan masayı yanıma çekip dikkatli bir şekilde yatağını doğrulttuktan sonra yastığımı düzelmişti. Hayranlıkla ona bakıp gülümsediğimi düşünüyordum. Heyecanla hareket etmesi ama aynı zamanda buna dikkat etmesi midemi hissetmemi sağlamıştı.

Köylü Kızı ve KonmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin