~Bölüm 13~

425 55 2
                                    

Dante'mizin aynı kişi olduğuna emin olduktan sonraki iki gün dolu dolu ama göz açıp kapayıncaya kadar geçti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dante'mizin aynı kişi olduğuna emin olduktan sonraki iki gün dolu dolu ama göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Tüm şehri dolaştık, konuştuk. Sadece yakınında olmak, onu güldürebilmek, eğlendirmek adına yaptıklarımla kendimi bile şaşırtıyordum. Odasının kapısında onu bir an daha fazla görebilmek için oyalanırken. "Kal o zaman, gitme," dediği andan itibaren, bu gece hissettiklerimi tarif edecek kelimeler henüz hiç söylenmemişti. Dolgun dudaklarının yumuşaklığıyla ve saçlarından, teninden yayılan kokusuyla başımı döndürmüş, kusursuz vücuduna dokunduğumda, okşayıp öptüğümde sarhoş olmuştum. Aldığım müthiş zevkle, içindeyken beni sarışı, inlemeleri, dokunuşları... Beni saran bedeninin tutkusuyla ve onu doruğa ulaştırmış olmanın verdiği hazla kendimden geçmiştim. Birçok kadın geçmişti hayatımdan ama hiçbiri bu gece hissettiklerimin yanından bile geçmemişti. Bu kadın sadece varlığıyla bile beni büyülüyordu. Onu daha önce bulmalıydım. Yaşadıklarının hüznü gözlerini, ruhunu gölgelemeden önce.

Yanımda yatan güzelliğe daha da sokuldum. Ellerimi üzerinden alamıyordum. Onu yeniden istiyordum ama kollarımın arasındaki ince bedeniyle, hafifçe pembeleşmiş teniyle, bir melek kadar masum yüzüyle, öyle huzurlu uyuyordu ki kıyamadım. Uyandırmamaya dikkat ederek, dudaklarım yavaşça alnına dokundu. Kontrolümü kaybedip canını yaktığım için kendime kızarak ve derinlerine ilk girdiğimde karşılaştığım engelin kafa karışıklığıyla uykuya daldım.

Deliksiz bir uykunun ardından, odaya süzülen gün ışığıyla ve sıcaklığıyla sarmalanmış olmanın verdiği mutluluğa hayret ederek gözlerimi açtım. Tamam, hayatım boyunca uyku problemi çekmemiştim ama kısa, rüyasız yarı baygın kendinden geçmelerdi. Onunlayken uyuyordum. Hem de daha önce hiç tatmadığım bir huzurla ve kollarımdaki kadınla dolu rüyalarla.

Sıkıca sarılmış bedenlerimizle, delice istediğim kadının teninde kendi kokumu almanın hazzıyla tanışmam çok yeniydi. Alev renkli ipek saçları göğsüme dağılmış, ikimizi de örtmüştü. Kirpiklerinin gölgesi düşmüştü yüzüne. En az dün geceki tutkulu hali kadar güzeldi. Kıpırdanmış olmalıyım ki, göz kapakları titredi önce, ardından yavaşça aralandı. Uyku mahmuru bakışları benimkileri bulduğunda yüzüne yayılan gülümseme içimi ısıttı.

"Günaydın," dedi.

'Bebeğim gün seninle aydınlandı.'

"Günaydın, uyandırdım mı?"

"Hayır, kendimi dinlenmiş hissediyorum."

Yüzüne yayılan hafif pembelikle acı verecek kadar sertleştim. "Güzel, o zaman kahvaltı isteyelim. Ne yemek istersin?" dedim ama tek düşüncem onu tekrar altıma alıp, çığlıklarını duymaktı.

"Farketmez, sen seç. Ben önce bir duş almak istiyorum," derken bakışları davetkâr mıydı yoksa bunu ben mi hayal ediyordum? Yavaşça kollarımdan sıyrılırken yüzünü buruşturdu.

"Canın yanıyor mu?"

"Sen... Şey, önemli değil! Sadece biraz hassasım sanırım."

"Ben ne?" Kaşlarımın çatılmasına engel olamamıştım. Ellerini yüzüne kapatarak başını salladı. "Söyle, ben ne?" dedim ellerini tutup çekerken.

Geçmişin Gölgesinde (Kitap/Yeniden Yayımda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin