~Bölüm 46~ (FİNAL)

647 50 8
                                    

Günlerdir gördüklerimin ne rüya ne de kâbus olmadığını

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Günlerdir gördüklerimin ne rüya ne de kâbus olmadığını. Her anın, tüm dehşetiyle, olanca gerçekliğiyle yaşandığını, gözlerimi ölüme kapamışsam da biliyordum. Gözlerimi açamasam da, sesini duyuyor, sıcaklığını hissediyordum Lucas'ın. Gidip gelen bilincimin, açık olan her anında, yakaladığım birkaç kelimeyle bile bir yanım içini çeke çeke ağlamak istiyor, diğer yanım mutlulukla dans ediyordu. Gördüklerine rağmen gitmemişti ya, başka ne dileğim olurdu tanrıdan. Tüm duam, bu ana ulaşmak için değil miydi zaten. Bana dayanma gücü veren tek şey Lucas'ın varlığı değil miydi? İstediğim her şeye sahiptim ben. Hatta fazlasına...

Sevgimizi, yaşayacaklarımızı anlatıyordu uzun uzun bana ve bir de 'Bebek,' diyordu sürekli Lucas. Karanlıklara yuvarlanmadığım her anda, sıklıkla elini karnımın üzerinde açıyor 'Bizim bebeğimiz,' diyordu. Nasıl da sevgiyle söylüyordu o kelimeyi. Dokunuşuyla, sesinin tonuyla sahipleniyordu şimdiden. Ozan istediği, amaçladığı hiçbir şeyi başaramamıştı! Ne bizi ayırabilmişti. Ne de olamayacağım için korktuğum, kendim dahil herkesi istemiyorum diyerek kandırdığım, annelik şansımı alabilmişti elimden. Onca zaman süren tedavilerle bile, doğal yollarla çok küçük bir ihtimal denen şey gerçekleşmişti işte. Bizim, sevgimizin mucizesiydi içimde büyüttüğüm...

Perdeden sızan ışıktan mı, yoksa aşırı sıcaktan mı uyandığımı bilemiyorum. Sevgiyle sarmalanmış bu huzurlu uykulara aşina bedenim kıvrılmak, daha bir sokulmak istedi sevdiğim adama. Canımın acımasına aldırmadan yanaştım ve karşılığında gevşemiş kolların sıkılaşmasıyla ödüllendirildim. Kısıtlı da olsa birbirine yapışık bedenlerimize gülümsedim. Yüzündeki mutlu ifadeyle, dudakları gülümseyerek kıvrılmış uyuyordu Lucas. Şartlar ne olursa olsun yeniden dönmüştük mutlu rüyamıza. Hep sürmesini dileyerek, anın tadını çıkarmak için gözlerimi kapattım.

Ne kadar zaman geçti bilmiyorum. İkinci kez uyandığımda, aynı şekilde yatıyorduk ama tek farkla. Lucas hafifçe doğrulmuş, başını eline yaslamış beni izliyordu. Gözlerinde hüzünlü bakışlar ve parlayan yaşlarla alnıma dokundu dudakları. Eli hafifçe gezindi yüzümde, saçlarımı okşadı usul usul. "Günaydın meleğim..."

Aralanan dudaklarımdan ses çıkarmayı beceremedi, kuruyan boğazım. Fısıldadım yinede zorlukla. "Günaydın."

Uyandığımı herkes öğrenmeden önce, konuşmak istiyordum onunla. Islattığı pamuğu gezdirdi önce dudaklarımda, ardından başıma destek olarak pipetle küçücük bir yudum almam için bardağı tuttu. Nihayet konuşabileceğime kanaat getirdiğimde bir kez daha denedim. Ertelemek istemiyordum artık söylemem gerekenleri. Gizlediklerimi anlatacaktım ama önce emin olmalıydım bildiğinden.

"Lucas... O... bana dokunmadı..."

Dudakları yumuşacık dokundu dudaklarımın üzerine. "Biliyorum Lena'm. Biliyorum meleğim... Anlatmak rahatlatacaksa dinlerim ama bana açıklama yapmana gerek yok inan. Öyle olsaydı bile bir şeyi değiştirmezdi benim için. Ne hissettiklerim, ne sevgim değişirdi."

Geçmişin Gölgesinde (Kitap/Yeniden Yayımda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin