'Roma'da benim olanı çaldın Ross, geri alana kadar durmayacağım... Sen ve adamın burada güvendesiniz. Peki, sevgili karının güvenliğinden ne kadar eminsin?'
Bu kez elimize ulaşan not buydu. Lena'ya bir şey olacak düşüncesi kanımı dondurmuştu. Buradaki insanların ölebileceğini bilerek fabrikayı havaya uçurmaya kalkan biri, canımı en çok yakacağını bildiği yerden, olabilecek en sert şekilde vururdu beni. Henry'i şirket araçlarından biriyle eve göndermiştim hızla ve bir ipucu, her hangi tanıdık gelecek bir görüntü yakalamak ihtimaliyle defalarca, kare kare izledik kayıtları.
Eve doğru yola çıktığımda, aklımda notta yazanlar dönüp duruyor, bir şeyler beni rahatsız ediyordu. O sırada Arda'nın, hemen arkasından da Lena'nın söylediklerinin ciddiyeti çarptı ilk kez yüzüme ve benim olanı çaldın diyebilecek tek adamın kim olabileceği... Lena'yı arayıp aramamayı düşünürken çalmaya başlayan telefonu dalgınlıkla kim olduğuna bakmadan cevapladım.
"Evet..."
"İyi geceler Ross, artık tanışmamızın vakti gelmişti ha ne dersin?" Duyduğum sesi tanımamla, parmaklarım direksiyonu, yerinde o piçin boynu varmış gibi sıkıyordu.
"O gece seni öldürmediğime pişman olacağımı bilmeliydim. Karşıma çıkmaya bu kadar mı korkuyorsun? Söyle piç kurusu ne istiyorsun?"
"Defne'yi çalan şerefsizden alacağım intikamı istiyorum sadece!"
Meleğimin adını, onun ağzından duyduğum anda içimde büyüyen öfke tüm bedenimi ele geçirdi. Arabayı kenara çekip, derin bir nefes aldım.
"Sakın! Duydun mu beni orospu çocuğu sakın, karımın adını ağzına alayım deme. Seni doğduğuna pişman ederim. Ona yaklaşacak olursan, ölmek için yalvartırım seni." Sakin, tane tane çıkıyordu her kelime ve söylediğimi yapacağıma, benim emin olduğum gibi onunda anlayacağı kadar da net.
"Büyük konuşuyorsun Ross. Aylar oldu kim olduğumu bile anlayamadın, beni nasıl bulmayı düşünüyorsun?"
"Aradığına göre niyetin bulunmak ve bulacağıma emin olabilirsin."
"Karşılaşmamız yakın Ross, çok yakın," dedikten sonra kapanan telefonun ardından dikiz aynasında hemen arkama park eden bir araç belirdi. Kulaklığı fırlattığım gibi indim arabadan ve aynı anda içinden sakin adımlarla bana doğru ilerleyen Arda göründü.
"Ne o, patronun kendisi çıkamadı karşıma yine seni mi attı ortaya?" Biriken öfkem asıl adresini bulamamıştı henüz ama bu da bir başlangıçtı. "Bu kez bayılsan da seni elimden alacak kimse yok!"
Söylediklerim daha bitmeden yanına ulaşmış, suratını ardı ardına yumruklamaya başlamıştım. Ozan denilen o piç kurusu, bu itin yüzünden bu kadar yaklaşabilmişti bize. Yetmez gibi kısa süre öncesine kadar Lena, neredeyse her gün her saati yanında geçiriyordu. Düşündükçe çıldıracak gibi oluyordum. Elimin altından gelen çatırdamadan aldığım haz, külçe gibi yığılan beden bile yeterli değildi sakinleşmem için. Şimdi, ellerimin arasında ölse zerre kadar vicdan azabı duymayacağıma emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Gölgesinde (Kitap/Yeniden Yayımda)
Romance** TARİHİ KURGU DEĞİL CANLAR. GİRİŞ BÖLÜMÜ 1960'LARDAN BİR KESİT SADECE. BUNUN NEDENİNİ KİTABIN ORTALARINDA GÖRECEKSİNİZ. GİRİŞ BÖLÜMÜ SONRASI 2012 YILINDAN, HİKÂYENİN YAZILDIĞI YILDAN DEVAM EDİYOR.** 18 Şubat 1961 gecesi ayrı düşen aşıkların yüre...