Güzel gecenin büyüsü Lucas'ın, Dante'yi sormasıyla bozulmuştu. Kendimi odama attığımda bir atlet ve şort giyip yatağıma kıvrıldım ama düşünmeden duramıyordum...
Parmaklarım dudaklarıma uzandı benden bağımsız, sanki hâlâ temas edebiliyormuş gibi. Nefesinin tenime dokunuşunu, dudaklarının yumuşaklığını hâlâ hissedebiliyordum ve kalbim düşünürken bile aynı tempoyla çırpınıyordu göğsümde. Kısacık bir anın bıraktığı etki sıcacık, saf bir mutluluktu.
Kapıyı açtığında şaşırmıştı beni gördüğüne ama ben de bir o kadar şaşkındım. Üzerinde kot pantolonundan başka bir şey yoktu. Geniş omuzlarından başlayarak, kollarında, düz karnından, ince beline kadar mükemmel bir orantıya sahip kasları, seyirlik bir manzaraydı. Adam her şeyiyle güzeldi. Tamam, her şeyi görmemiştim ama karın kaslarını ve karnının altında başlayıp pantolonunun kemer kısmında kaybolan iki çizgiyi hatırlayınca, hızla bu konuyu düşünmekten vazgeçtim. Oralardan uzak dursam iyi olurdu!
Bir anlaşma yapmayı önermişti. Mantıklıydı ve benim istediğim de bundan fazlası değildi. Kalan dört günü iyi geçirecektim ve yoluma gidecektim. Sanırım çözüldüğümüz nokta burasıydı. Ona hissettiğim çekim, güzelliğinden ve tutkudan ya da birlikte geçireceğimiz şu kısacık zaman için, onun tatlı ısrarcılığına karşı koymak istemediğim içindi. Ben sözümü tutmuştum ve itiraf etmek gerekirse düşündüğümden çok daha güzel zaman geçirmiştim. Tabi yakınındayken sürekli basan sıcaklamayı saymazsak!
Yastığıma sarılmış uykuya dalmak üzereyken kapıdan gelen tıkırtılarla doğruldum. Ses odanın içinde ilerledi ve yatak odasının kapısı aralandı. Arkadan vuran ışıkla onu görene kadar panikle çığlık atmak üzereydim.
"Lucas! Sen burada ne halt ediyorsun? İçeri nasıl girdin?" Gözlerimi kapattım. Ona kadar sayıp açarken, 'Hayal görüyor almalıyım, o aslında burada değil. Uyudum ve bu sadece bir rüya!' dedim kendime.
"Bana kızmaya hiç hakkın yok, gelen ben olduğum için sevinmelisin bile. Eğer anahtarını kapıda bırakırsan, içeri birinin girmesine hazırlıklı olman gerekir."
Kafamı duvarlara vurmak istedim. Ben salağın tekiydim kendimi bu kadar kaybettiğime inanamıyordum. Aceleyle yatağın üstünde duran sabahlığıma uzandım. Sabahlığın önünü sıkıca bağlayıp kalktım.
"Sen gittikten sonra, koltuğun üstünde telefonunu gördüm ve ona ihtiyacın olacağını düşündüm." Sesi boğuk ve kısıktı. Tam da yeni sakinleşmişken, odamda olması ve bu ses tonu içimdeki kıpırtıları tekrar başlatı- yordu. Şükürler olsun, en azından üzerine bir tişört geçirmişti.
"Evet, haklısın. Teşekkür ederim. Ben- ben unutmuş olmalıyım. Sanırım yorgunluktan," diye saçmaladım. Elindeki telefonu alırken, yine kızarıyordum. Elimi tuttu. Başparmağıyla okşadı, ardından eğilip üstüne bir öpücük bıraktı. Gözlerini kaldırdığında bakışları buğuluydu ve yarı karanlıkta bile nefes kesecek kadar güzeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Gölgesinde (Kitap/Yeniden Yayımda)
Romantizm** TARİHİ KURGU DEĞİL CANLAR. GİRİŞ BÖLÜMÜ 1960'LARDAN BİR KESİT SADECE. BUNUN NEDENİNİ KİTABIN ORTALARINDA GÖRECEKSİNİZ. GİRİŞ BÖLÜMÜ SONRASI 2012 YILINDAN, HİKÂYENİN YAZILDIĞI YILDAN DEVAM EDİYOR.** 18 Şubat 1961 gecesi ayrı düşen aşıkların yüre...