~Bölüm 44~

241 35 0
                                    

Ne kadar zaman alırdı ki sinyalden yer tespiti yapıp, gelmek

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ne kadar zaman alırdı ki sinyalden yer tespiti yapıp, gelmek. Neden gelmiyorlardı hâlâ? Anlattığım onca şeyden sonra bir delinin, en fazla ne kadar oyalanabileceğini de mi kestiremiyorlardı? Daha ne kadar dayanabilir, ne yapabilirdim? Arda'nın gözlerimin önünde öldürülmesi bile, Lucas'ın çaresiz çırpınışları kadar etkilememişti beni.

Ben onun için, o da benim için savaşıyorduk bağlandığımız iplerle... Ben kazanırsam özgür bırakabilirdim onu hapseden halattan ama benim bağlarım öyle kolayca çözülüp atılacak, keskin bir bıçak darbesiyle ya da birkaç el hareketiyle özgür bırakacak türden değildi. Ben kesip atsam da, düğümleniyordu yeniden. Geçmişimin gölgesiydi kıskıvrak yakalandığım bağlar...

'Tanrım lütfen, lütfen yardım et bana. Bu kez yanımda ol, lütfen bir kez daha kaybetmeme izin verme. Gelmeliler artık!'

"Lucas gidecek" dediğim anda, sinirlerime yenilip acele davrandığımın farkına varmıştım ama geç kaldım işte.

"Onun için hazırladığım gösteriyi izlemeden gitmeyecek!" dedi Ozan.

Gözlerinde gördüğüm pırıltılarla ürperdim. Farkındaydı onu oyaladığımın ve umurunda bile değildi! Sanki biliyordu olacakları ya da her ihtimale hazırlanmıştı bilemiyorum ama benim söyleyeceğim hiçbir şey o dakikadan sonra kafasında bizim için planladıklarını değiştirmeyecekti. Kendim için yapabileceğim bir şey kalmamıştı ama tüm çırpınışım Lucas içindi artık.

"Ozan! Beni istedin, geldim. Zaten şimdi olmasa başka bir zaman, böyle değilse başka bir şekilde çıkacaktın karşıma. Biliyorum ki seni durdurmaya yetecek gücüm yok ama bırak onu. Eğer verdiğin sözü tutup daha fazla zarar görmeden gitmesine izin vermezsen, sana yemin ediyorum sonunda öleceğimi bilsem öldürürüm seni de...

Şimdi iyice dinle. Seni sevemediğim için pişman olacağımı, bir gün seninki gibi hastalıklı bir şekilde seni seveceğimi sanıyorsan, dünyanın en büyük aptalısın sen! Beni, ne kadar istersen o kadar tut yanında. Asla! Duydun mu beni? Ben bir tek onun oldum. Bir tek onu sevdim. Yapacağın, söyleyeceğin hiçbir şey değiştiremez bunu."

Yüzüme patlayan tokadın gelişini görmeden de biliyordum. Arda'nın aradan çıkmasıyla Ozan'ı daha fazla kışkırtmak yerine, huyuna gitmeye çalışmam gerektiğini de biliyordum ama yapamadım. Elleri bedenime değdiği anda hissettiğim tiksinmeyle tüylerim diken diken olmuştu. Ozan'a belli etmeden, Lucas'a sakin olmasını anlatmaya çalışarak bakıyordum ama daha kendimi bile sakinleştiremezken, ondan bunu beklemek ne kadar olasıydı ki!

Ayakta kalmayı beceremeyen vücudumun yığılışının, hayal meyal farkındaydım ama sürüklenerek götürülürken direnmeyi denemedim bile. Başından beri amacım Ozan'ı, Lucas'ın yanından uzaklaştırmaktı zaten. Biz çıkar çıkmaz kurtarabilirdi kendini. Odadan, merdivenlerden sürüklenirken sıyrılan bacaklarımın, ayaklarımın acısına dişlerimi sıkarak sessiz kaldım. Direnmek yoktu artık, en ufak bir ses çıkarmak yoktu... Boyun eğmeyecektim oynadığı oyuna! Tek dileğim Lucas'ın söylediklerimi unutmamış olmasıydı. Ne görürsen demiştim, ne duyarsan...

Geçmişin Gölgesinde (Kitap/Yeniden Yayımda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin