~Bölüm 15~

372 50 6
                                    

Sonunda istediğim olmuş, Lena'dan anlatmasını beklediklerimi öğrenmiştim ama küçücük yaştan itibaren yaşadıkları, beni de en az anlatırken onu üzdüğü kadar sarsmıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sonunda istediğim olmuş, Lena'dan anlatmasını beklediklerimi öğrenmiştim ama küçücük yaştan itibaren yaşadıkları, beni de en az anlatırken onu üzdüğü kadar sarsmıştı. Söylediği tek bir kelimeyi dahi kaçırmamaya çalışarak dinlemiş, tüm o anlar onunla birlikte gözlerimin önünde canlanmıştı. Anlatmanın bile böyle acı vereceğini tahmin edemediğim için, defalarca onu zorladığım için kendimi suçluyordum. Eğer ısrar etmeden hazır olacağı bir zamanın geleceğini bilsem, ne kadar sürerse sürsün beklerdim ama duyduklarım o zamanın hiç gelmeyebileceğinin ispatıydı.

Konuşulanların ağırlığıyla gece ikimiz içinde zordu ama Lena'yı artık tanıyordum. En savunmasız halinde bile ne kadar güçlü olabildiğini. Tüm dünyası yerle bir olduğunda dahi azmi ve kararlılığıyla altından kalkabildiğini, her ne yaşamış olursa olsun kalbindeki sevgiyi ve umudu yitirmediğini. Dünya üzerindeki hiçbir şeyin onun ruhunu kirletmeyi, içindeki iyiliği yok etmeyi başaramayacağını görmüştüm.

Bütün akşam gibi, geceyi de meleğimi sarıp sarmalayarak geçirdim. Paylaştığımız güzel anların ve sevgimin, geçmişinin yaralarını unutturmasını, onu herkesten, dünyadaki kötü olan her şeyden koruyup saklamayı diledim.

Uyumadan, Lena'yı ve huzursuz uykusunu izleyerek sabahladım. Birlikte ettiğimiz kahvaltı boyunca, dikkatini dün geceden uzak tutmak için saçmaladım durdum. O, balo hazırlıkları için odasına gittiğinde beni idare edecek kadar uykunun ve uzun bir duşun ardından hazırlanıp salona indim.

Kimseye görünmeden girişe ve salona hâkim olan kuytu bir köşeye geçtim. İnsanların gruplar halinde içeriyi doldurmaya başlamasının üzerinden on beş dakika geçmişti ki, müdürü Ahmet Bey'in kolunda kapıda göründü. Salona girişiyle, neredeyse bütün bakışlar ona döndü. 'Ah Tanrım Lena!' diyerek inledim. Bu muhteşem kadının benimle olmasının gururu mu, yoksa aç bakışların kıskançlığı mı daha ağır basıyordu karar veremiyordum.

Bir kuğunun zarafetiyle ilerlerken nefes kesiciydi. Simsiyah uzun elbisesi, boynunun hemen altından başlayarak omuzlarından itibaren kollarını, tüm vücudunu ikinci bir deri gibi sımsıkı sarıyor, dizlerinin hizasından çan şeklini alıyordu. Omuzlarının üzerinden başlayan ve kalçasının üstüne kadar derin bir V şeklinde inen dekoltesi sırtını, pürüzsüz tenini gözler önüne seriyor, adımlarının arkasında elbisesinin kuyruğu süzülüyordu. Saçları güzel yüzünü ortaya çıkarmaya yetecek kadar toplanmış, hafifçe bir omzuna ve sırtına doğru dökülüyordu. Abartısız makyajı, elinde tuttuğu çantası ve zarif zümrüt küpeleriyle, tanrıçaları kıskandıracak kadar güzeldi.

Orada öylece durup her ayrıntıyı hayranlıkla izlerken, ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Mikrofondan büyükbabamın sesini duyduğumda kendime geldim. Tüm salon dolmuş herkes pür dikkat onu dinliyordu. Yaşlı kurt her zaman iyi bir konuşmacı olmuştu zaten!

'İyi akşamlar sevgili Northern ailesi. Şirketimizin merkezini asıl evine, Londra'ya taşımaya karar verdiğimiz için hepiniz gibi ben de büyük bir heyecan yaşıyorum. Her zaman olduğu gibi bu yıl da şirketimiz için yaptığınız çalışmalar ve emekler için, burada bulunan bulunmayan, eski-yeni tüm çalışanlarımıza, her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Yıllık balomuza hoş geldiniz...'

Alkışları eliyle durdurdu.

'Hepinize iyi eğlenceler dilemeden önce, sizlere bildirildiği üzere şirketle ilgili birkaç duyuru yapacağım. Öncelikle bilmelisiniz ki önümüzdeki iki ay içinde yönetim kadrosunda çok inandığım iki değişiklik yapacağım. Ancak bu akşam yalnız birini açıklayacağım. Artık yaşlı bir adamım ve her şeyi tek başıma idare etmekte zorlanıyorum.'

Bu da ne demek böyle diye düşünürken, büyükbabam salondaki mırıldanmalara aldırmadan devam etti.

'Şirkette kalmaya devam edeceğim, henüz çalışmayı bırakmak istemiyorum ama geri plana çekilip genç beyinlere yer açmanın zamanı çoktan geldi. Şirketimizin geleceğini, tıpkı babamın da bana yaptığı gibi sevgili torunum Robert Lucas Ross'a teslim ediyor, tüm kalbimle benden daha ileri taşımasını diliyorum.'

Beni uyaramaz mıydı sanki! Zoraki adımlarla kürsüye yürüdüğümde büyükbabam bana sarıldı. Birlikte dönüp kalabalığı selamladık. Mikrofona tekrar eğildi ve 'Şimdi lütfen eğlenmenize bakın ve gecenin keyfini çıkarın.'

Şoku takip eden sessizlik ve ardından kopan alkışlar arasında aklımda sadece Lena vardı ama onu hiçbir yerde göremiyordum. Patronu olmam fikrinden nefret ettiğini biliyordum ve ona defalarca şirkette aktif olarak yer almayacağımı söylemiştim! Başlayan müzikle birlikte, Ahmet Bey'in elinden tutarak onu piste çıkardığını görünce biraz olsun rahatladım. En azından gitmemişti.

Büyükbabama baktım, hissettiklerimi saklamadan. "Sen, hayatımda gördüğüm en hilebaz adamsın, beni tuzağa düşürdün." Yüzüne yayılan memnun gülümsemeyle cevapladı.

"Evet, oğlum öyleyim ama en doğrusu buydu inan bana. Yorgunum ve sen de benim tek varisimsin artık zamanı gelmişti."

"Büyükbaba, Jillian senelerdir senin gözüne girebilmek için çalışıyor. Sen ise istemediğim halde yerini bana devrediyorsun. Bu ikimize de haksızlık."

"Jillian ve ben bu meseleyi aramızda hallettik. Kardeşin asıl istediğini aldı ve inan bana halinden çok memnun. Sana gelince, bu görev her zaman senindi. Hakkın olanı almalıydın. Henüz erken ama biraz zaman geçtiğinde ve ben aklımdakileri gerçekleştirdiğimde mutlu olacaksın."

"Seninle şimdi tartışmayacağım büyükbaba ama en azından beni uyarabilirdin! Bu akşam bana neye mal oldu bilemezsin." Sesimdeki sitemi ve burukluğu dizginleyemedim.

"Bu bir gelenek oğlum, seni uyarsaydım bir anlamı kalmazdı." Bir an duraklayıp dikkatle baktığında, aklındaki çarkların dönmeye başladığını görebiliyordum. "Ama senin dert ettiğin bu değil, başka bir şey var. Söyle bana 'neye mal oldu' derken ne demek istedin?"

"Büyükbaba, seninle konuşmayı çok istediğim bir şey bu ama şimdi zamanımız yok. Önce çözmem gereken büyük bir sorunum var. Bunu da sana borçluyum!" dedim. Son kelimelerim yarı alayla söylenmişti ve o da bunu fark etmişti ama devam edemedik. İnsanlar, sanki konuşmazlarsa eksikliğini hissedecekmişim gibi, samimi görünmeye çalışarak kendilerini göstermeye geliyorlardı. Araya karışan, tebrik etmeye çalışan kalabalığın arasından kurtulmam uzun zaman almıştı ama konuşurken bile gözlerim, görmek istediğim tek kişiyi arayarak salonu tarıyordu.

Geçmişin Gölgesinde (Kitap/Yeniden Yayımda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin