Geçen sefer telefon kendiliğinden kapandı. Neden öyle olduğunu anlayamadım ama bir tahminim var. Gücümü yine son zerresine kadar kullanabiliyorum sanırım. Artık Sarı'nın benim için telefonu açmasına ihtiyacım yok. Hatta ben istemediğim sürece zihnimde konuşmasına bile imkan yok.
Yine gücümün zirvesindeyim ve bu kez onu tükenene kadar kullanacağım. Sahip olduğum son Işık Diyarı enerjisi de tükenene kadar olanları anlatmaya devam edeceğim. Tüm yaşananlar bittiğinde de... Asıl yaşaması gereken beni serbest bırakacağım.
Yapmak zorundayım. Sarı'nın hissettiği her duyguyu ben de hissediyor olsam bile...
Bu yalanı sürdüremem.
Gerçek beni sanki hiç yaşamamış gibi arkamda bırakamam. Ona bir şans vermek zorundayım.
Onlara...
Üzgünüm... Çok üzgünüm Sarı. Seni seviyorum. Bunun imkansız bir aşk olduğunu bile bile seviyorum seni. Bir efsane sekiz ve bir melez... Olmaması gereken bir eşleşme bu... Doğru değil. Bana doğru hissettirmiyor. Bir yandan onu düşünürken, bir yandan da seni sevmemeliyim. Ya da tam tersi...
Doğru değil bu. Ben yok olmalıyım. Zaten hiç var olmaması gereken bu efsane sekiz, yok olmalı ve gerçek dünyadaki Beyaz tekrar hayata dönmeli. O yaşamalı... Ben değil...
Oooffff!
Çok dağıldım. Zihnimde Sarı'nın varlığını hissetmeyince, duygularımı serbest bıraktım ve kelimeler akıp gitti.
Devam etmeliyim. Kaldığım yerden anlatmaya devam etmeliyim. Bir önceki bölümde merdivenlerden ve Lgen'den, yani Sarı ve Leyl'in annesinden bahsetmeyi planlamıştım ama işler benim istediğim gibi gitmedi. Telefonun kendiliğinden kapanmasıyla her şey yarıda kaldı. En son Deli'nin kılıcının tekrar ortaya çıkmasından bahsediyordum. yeterli_bakiye 'nin onu büyü gücüyle oluşturmasından ve IbrahimHalil_Kaya 'ya fırlatışından sonrası...
O kadar hızlıydı ki İbrahim, aynı anda birbirine tam zıt yönlerde olan iki avcıyı kılıçtan geçirebiliyordu. Yeşil ve Kırmızı'nın her iki yanında her saniye beliriyordu ve onları yakalamaya çalışan avcılara kılıcını saplayıp alt basamaklara fırlatıyordu. Bu böyle bir süre devam etti.
İbrahim'in güçsüzleştirdiği yaratıkları, ondan birkaç alt basamakta olan Kelledeki_Cin devraldı ve saçlarından tutarak kafalarını yerinden ayırmaya başladı. "Eski yöntemler her zaman işe yarar." dedi üzerine sıçrayan kanlardan yüzü gözü seçilemez hale geldiğinde.
Başları kopan bedenler hızla etrafa yayılarak tekrar bütünleşmeyi başarsalar da, daha tam olarak kendilerine gelemeden, Cin onları tekrar ikiye ayırıyordu. "Biraz yardıma ihtiyacım olabilir burada!" diye seslendi, aynı anda üç avcının kafasını koparmaya çalışırken.
Rüvi ve xuser0623 , onun olduğu basamağa çıkmak için adım attılar ama merdivenler buna izin vermedi. Cin ile onlar arasında yepyeni bir basamak meydana getirilmişti. Kendilerine saldıran avcılardan kurtulduktan sonra tekrar üst basamağa çıkasalar da sonuç aynı oldu.
"Biz yukarı gelemiyoruz!" diye bağırdı Rüvi. "Sen kafaları aşağı at! Yakalayan ilgilenir nasılsa!"
"Aşağıda da işler pek iç açıcı değil!" diye bağırdı Meridesen . Alt basamakta savaşan diğerleri de onun sözlerini doğruladılar.
"Ne bok yiyeceğiz o zaman?" diye sordu Rüvi ve hıncını ona saldıran avcıdan çıkardı. Asasını düşmanının gözüne soktu ve büyülü kelimeler mırıldanarak onun erimesini sağladı. "Karanlık sanatlarla bile gebermiyor bu Allah'ın cezaları!" Tek elinde uçan süpürgesini oluşturdu ve hızla en yakınındaki düşmana saldırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(2)Ver o telefonu bana Arman! Zor kullanarak almak istemiyorum senden!
FantasyTELEFONA İHTİYACIN YOK! Evet var! Her geçen gün gücüm azalıyor ve güçlenmek için o aşağılık diyarla bağ kurmam gerektiğini biliyorum! ORAYA TEKRAR GİTMEK ZORUNDASIN BEYAZ. Hayır! Telefonu alırsam bu bana planladıklarımı yapacak kadar zaman kazandırı...