Başkan'ın üç adamı da yok olduğu anda, kasabada ardı ardına felaketler kopmaya başladı. Yer yarılırcasına deprem oluyor, denizde oluşan tsunamiler ayaklarımızın altına kadar ulaşarak her yeri harap ediyordu. Gökyüzünde tek bir bulut dahi olmamasına rağmen, kulakları sağır eden gök gürültüleri kopuyordu ve masmavi gökyüzü, hızla kızarmaya başlıyordu. Bize doğru gelen, yoğunlaşarak ilerleyen bir enerji vardı ama kaynağını asala göstermiyordu.
"Başkan!" diye bağırdım, Rüvi, Meri ve Demir'in dudaklarını hareket ettirerek. Artık sadece dört yardımcım vardı. Lanetle bağlı olduğum üçü ve IbrahimHalil_Kaya ... Kırmızı, Yeşil, OnÜç , Kerem ve Tahta Ev'in mimarı ile birlikte bu savaştan sağ çıkmak zorundaydım. Onları gerçek dünyaya ulaştırmalıydım. Başkan'ı bir an önce bulmalı ve onu öldürmeliydim.
"Başkan!" diye bağırdım tekrar ama kıyamet gününe hazırlanan kasabasından herhangi bir yanıt alamadım.
"Neler oluyor Beyaz?" diye sordu Meridesen , kedileri ile birlikte canlı nesnelerle savaşırken. Bir yandan kasabanın yıkıldığı alanlardan uzak durmaya, bir yandan da bize kadar ulaşan tsunaminin etkisinden kurtulmaya çalışıyordu. Aynı zamanda da canlı nesnelerle uğraşıyordu. Başkan'ın adamları yok olduğu anda savaş bizim lehimize dönmüştü ama yine de kasaba bizi zorlamak için elinden geleni yapıyordu.
"Başkan güçlendi." dedim endişeyle. "Sarı ile olan bağını tamamlamak üzere."
"Onu bir an önce bulmalıyız!" dedi demir477 , üzerine çıkan canlı nesneleri kollarının her biri ile kendisinden uzaklaştırırken.
"İyi fikir ahtapot bey." diye dalga geçti yeterli_bakiye ve sinirini savaştığı düşmanlardan almak için onların üzerine gitti. Asasını öyle hızlı çeviriyor ve aynı anda o kadar fazla büyü yapıyordu ki, canlı nesnelerin hiçbiri ona yaklaşamıyordu. Buna da kızan Rüvi, yaklaşabilmeleri için kendisi onların üzerine gidiyordu.
"Ben hızımı kullanarak tüm kasabayı dolaşabilirim." diye araya girdi IbrahimHalil_Kaya . Aynı anda onlarca düşmanla savaşıyordu ve hem kendi hem de Kırmızı, Yeşil ve Kerem'in etrafının boş kalmasını sağlıyordu. Aynı hızını Başkan'ı ararken de kullanmayı planlıyordu.
Harika bir fikirdi ama o değil, ben yapmak zorundaydım. Kendi gözlerim benimle beraber olmadığı için lanetli yardımcılarımın bedenleri ile bunu yapabilirdim. "Sen onu görmezsin." dedim başsız bedenimi İbrahim'e çevirerek.
"Lan senin kafan bile yok!" diye söylendi İbrahim karşısındaki canlı nesneyi bana doğru fırlatarak.
Kollarımı kendime siper ederek canlı nesneden kurtuldum ve ardından başka yönden bana doğru gelen bir düşmanın üzerine atlayıp boynuna oturdum. Canlı nesneyi IbrahimHalil_Kaya 'ya doğru çevirdim ve sırtımdan çıkan kollarla onun kafasını kopardım. Yaratık benimle beraber yere düştü ve tekrar tek parça olabilmek için kopuk başını aramaya koyuldu. "Yeterince iyi görebiliyorum." dedim lanetli yardımcılarımın dudaklarını oynatarak. "Onların gözleri ile üç farklı açıdan bakabileceğim kasabaya."
"Şov yapmayı kes!" diye bağırdı Rüvi. "Ne yapacaksan yap artık!"
"Üçünüzü de kasabanın farklı yönlerine fırlatacağım. Gökyüzünde İbrahimin hızı ile savrulacaksınız. Sizlerin gözlerinden kasabayı izleyeceğim ve Başkan'ı hissettiğim yere şömineler ile geçiş yapacağız." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(2)Ver o telefonu bana Arman! Zor kullanarak almak istemiyorum senden!
FantasyTELEFONA İHTİYACIN YOK! Evet var! Her geçen gün gücüm azalıyor ve güçlenmek için o aşağılık diyarla bağ kurmam gerektiğini biliyorum! ORAYA TEKRAR GİTMEK ZORUNDASIN BEYAZ. Hayır! Telefonu alırsam bu bana planladıklarımı yapacak kadar zaman kazandırı...