☠️77☠️ Görsel ikiz

137 20 312
                                    

Bıçaklanmış avcıya yavaşça yaklaştım ve onun daha önce beraber savaştığım lanetli avcılardan biri olduğuna emin oldum. Muhtemelen içlerindeki en eski ve en güçlü olanıydı. Göğsündeki bıçağa ve akan kanlara rağmen hâlâ hayattaydı ama yüzüne yerleşmiş olan acı, pek de iyi durumda olmadığını açığa vuruyordu.

Neden orada olduğunu çok iyi biliyordum. Leyl'in lanetli nesnesinin gücünü tüm kuleye dağıtarak, onu ve pencerelerden bizi izleyen diğer avcı arkadaşlarını korumak için kendisini feda ediyordu. İşte bu yüzden, bizim kehanetlerde içini göremediğimiz kuleye, melezler de adım atamıyordu.

Aralarında nasıl bir savaş yaşandıysa, Leyl kendisini o kuleye kapatmış olmalıydı. Belki de Sarı ve diğerlerini korumak için yapmıştı. Melezler de yılmadan onların dışarı çıkacakları anı bekliyorlardı.

"Başkan'ın kurduğu bir tuzak da olabilir." dedi aniden Kelledeki_Cin zihnimin içinde. "Melezler de kuleyi korumak için bekliyor olabilir."

"Sanmıyorum." dedim. "O bıçağa yalnızca Leyl dokunabilir."

"Bir de Sarı." dedi Cin.

Haklıydı. Sarı da olabilirdi. Hangisi olursa olsun, o kuleye girmek zorundaydık. Aradığımız cevapları ancak orada bulabilecektik ama öncelikle diğerlerine yardım etmemiz gerekiyordu. Kulenin gizemi yeterince ortadan kalkmıştı. İçeri henüz nasıl gireceğimizi bilmiyorduk ama eğer düşündüğüm gibi orayı Leyl yapmışsa, bizi içeri alacağı aşikardı. Yine de bunu denemek için zamanımız yoktu. Önce diğerlerini melezlerden kurtarmak zorundaydık.

Son kez pencerelerden bizi izleyen avcılar ile göz göze geldim ve ardından geri dönmek için işe koyuldum. Rüvi'nin asasının kopyası ile ne olduklarını bilmediğim büyüler yapmaya devam ederek, kopuk başımızı ayrıldığımız yere doğru döndürmeye başladım. Artık tüm dikkatim karşı karşıya kalacağımız savaştaydı. Melezlerden bir an önce kurtulmak zorundaydık. Onları yenemezdik belki ama onları arkamızda bırakarak kuleye gidebilirdik.

Dikkatli olmak zorundaydım. Başka hiçbir yardımcımın o lanetli nesnelere temas etmesine izin veremezdim. Cin'in gözleri ile, dikkatle altımızda kalan kasabayı inceledim. Savaş alanı belli belirsiz görünüyordu ama önümüzde bizi engelleyen garip bir sis vardı. Az önce böyle bir şeyin olmadığından emin olduğum için tetikte bekledim ve bu sayede üzerimize doğru gelen bumerangı kolaylıkla fark ettim.

Bize tuzak kurmuşlardı! Sisin içine sakladıkları lanetli nesneyi havadaki kesik başımıza saplamayı planlamışlardı ama başarısız oldular. Bumerang tam önümüze geldiğinde, kesik başımızı serbest düşüşe bırakarak asamın gücünü ona yönelttim ve hiç zaman kaybetmeden, bumerangı kasabanın yeryüzüne doğru fırlattım.

"Oha lan! Yine çok yakındı!" diye haykırıydı Kelledeki_Cin zihnimizin içinde.

Benim dikkatim hâlâ o lanetli nesnedeydi. Yere doğru serbest düşüşteyken; bir an olsun bile ondan gözümü ayırmadım. Kısa süre içerisinde de beklediğim işareti aldım. Artık onu toprağa değdirmeyi başardığımı biliyordum çünkü ben bumerangı savurduktan saniyeler sonra, bize oldukça uzak olan bir bölgede patlama olduğunu gördüm. Onun hemen ardından da gökyüzünde mor şimşekler belirmişti. Kasabanın valisi bumerang'ın lanetine uğramış olmalıydı ve rastgele güç gösterisi yapıyordu.

Vakit kaybetmeden gökyüzündeki seferimize kaldığımız yerden devam ettim ve kısa süre içerisinde arkadaşlarımın yanına vardım. Kendi başsız bedenimi gördüğümde bir an şaşkınlık yaşadıysam da, her biri ile bağ kurarak bunu yaptığımı hemen hatırladım. Kesik baş benim görüntümde olmasa da, beden bana aitti. Ve o savunmasız bedeni Meridesen ile UnicornAylin , canlarını dişlerine takarak koruyorlardı.

(2)Ver o telefonu bana Arman! Zor kullanarak almak istemiyorum senden!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin