☠️31☠️ Su

115 20 136
                                    

İçine girdiğim anda beni yuttu su. Öyle karanlıktı ki hiçbir şey göremiyordum. Telaşla arkamda bıraktığım tahta koridora döndüm ama sonuç aynı oldu. Az önce içindeyken var olan ışıktan eser yoktu. Koridorun içerisinden okyanus görülebiliyordu ama anlaşılan tam tersi geçerli değildi. Ben ona dair hiçbir izi seçemiyordum artık. Sanki hiç orada var olmamış gibiydi.

Bununla vakit harcayamazdım. Yapacak çok daha önemli bir işim vardı. Macellan ve diğerlerini görmeye çalışmayı bıraktım ve kendimi sakinleştirdim. Suyun içinde nefes almakta güçlük çekmiyordum. Pembe'den bana geçen güç sayesine bu kolaylıkla halloluyordu ama enerjimin azaldığını da hissediyordum. Sarı'nın verdiği hasarın çoğunu onarmıştım ama yine de tam olarak iyileşememiştim. Gücüm eskisi kadar fazla değildi. Macellan'ın son sözlerini de düşününce, vakit kaybetmeden işe koyulmaya karar verdim.

İlk olarak, ellerimde yavaşça ışık oluşturdum. Etrafımı görebilecek kadar bir aydınlık sağladığım anda ise durdum. Tüm gücümü buna harcayamazdım. Okyanusu hissetmek için su gücüme ve belki de Emre'yi bulabilmek için üstün görme gücüme konsantre olmalıydım. Engin okyanusun her bir ayrıntısını o an seçemesem de sorun olmazdı.

Her yere baktım. Gözümün görebildiği tüm noktaları inceledim. Üstün görme gücümle karanlığın içine daldım ve etraftaki binlerce su canlısına tek tek göz gezdirdim. Onu bulamıyordum. Buz gibi soğuk suyun içinde her saniye dibe doğru batıyor, dur durak bilmeden, üstün görme gücümle kilometrelerce alanı tarıyordum ama ne Azgın'a ne de Emre'ye dair bir iz bulamıyordum. Belki de yanılıyordum. Belki de Macellan yanılıyordu! Başaramamışlardı! O beton yığını, belki de hepsini orada yok etmişti! Tüm Işık Diyarı yardımcılarını!

Işık Diyarı!

İşte o an Emre'yi engin suların içinde aramayı bıraktım. Üstün görme gücümden sıyrıldım ve suyun içindeki kendi ellerime baktım. Azgın gerçek değildi. Tıpkı benim gibi... Azgın'ı görebilmek için halatlarını ortaya çıkarmak gerekiyordu. Gerçek dünyaya ait denizde ancak böyle görünür oluyordu. Azgın'da oluşacak olan Emre de gerçek olmayacaktı. Onu üstün görme gücümle, gerçek dünyaya ait bir suyun içinde görmeye çalışmam saçmalıktan başka bir şey değildi. Nasıl ki suya girdiğim anda Macellan ve diğerlerinin bulunduğu o tahta koridoru göremediysem, Emre'yi de görmeme ihtimal yoktu. Onu hissetmeliydim. Gerçek dünyaya ait olmayan o bedeni gözlerimle göremezdim. Onu hissetmek zorundaydım. Onu hissetmek için de, önce kendimi hissetmeliydim.

Gözlerimi ellerimden suyun içindeki ayaklarıma çevirdim. Ardından bacaklarıma baktım ve tekrar ellerim ile kollarıma göz gezdirdim. Saçlarım suyun içerisinde dağılmış, her bir teli farklı yönlere doğru yönelmişti. Kollarım ve bacaklarım, suyun kaldırma kuvvetine direnemeyerek istemsiz olarak yanlara doğru açılmışlardı. Her saniye yavaşça batıyordum ama aslında ben orada yoktum. Sadece bir illüzyondum. Bir rüya... Ben gerçek değildim. Işık diyarına ait bir enerjiydim ve suyun içinde de öyle görünmeliydim.

Gözlerimi kapadım ve beni oluşturan, gerçek dünyada var olabilmemi sağlayan içimdeki o gücü düşündüm. Sürekli azalan, beni yalnız bırakmaya her an yaklaşan o güce konsantre oldum. Hayal edilemeyecek kadar parlak, gerçek olamayacak kadar güzel, inanılamayacak kadar huzurlu... Tüm bedenimi kaplıyordu. Her saniye, yorulmadan, vazgeçmeden benim şeklime bürünüyordu ama git gide soluyordu. Sadece benim görebileceğim, sadece benim anlayacağım bir solmaydı bu ama oldukça netti. Hiçbir Yer denen o esrarengiz yerde, emredemir00 'i gördükten sonra içime dolan enerjiden eser yoktu artık. O sonsuzmuş gibi hissettiren güç oldukça azalmıştı.

Emre aklıma geldiği anda zihnimde şimşekler çaktı. O ve onun gözlerinde gördüğüm enerji!.. O da benimle aynı enerjiye sahipti! Azgın'a girdiği anda da öyle olacığını biliyordum. Onu bulabilirdim! Onu kendi içimdeki enerjiyi kullanarak görebilirdim!

(2)Ver o telefonu bana Arman! Zor kullanarak almak istemiyorum senden!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin