☠️107☠️ Son savaş

59 12 105
                                    

Kelledeki_Cin 'nin hiç kullanmadığı gizli gücünün eseriydi her şey. Çok uzun zaman önce fark ettiğim ama kullanmak için doğru zamanı beklediğim bir güçtü. Gösterdiğim sabır sonuç verdi, her şey istediğim gibi gitti. Sahneyi kurdum ve düşmanımla beraber oynadım.

"Hayır!" diye bağırmak istedi Başkan ama yapamadı. Gözlerini açtı ve karşısında Alfa'yı gördü. Her tarafı kan içindeydi. Saçları pıhtılaşan kandan birbirine yapışmıştı ve yüzünde kırmızıya bulanmayan tek yer gözleriydi. Dikkatle Başkan'ın gözlerinin içine bakıyordu. Her tarafı onun kanı ile kaplanmıştı.

Başkan endişeyle başka yönlere bakmaya çalışırken, bedeninden fışkıran kanları o an fark etti. Başsız bedeni ayakta duruyordu ve sırtının iki noktasından oluk oluk kan akıyordu. Nereden ve neden olduğunu henüz bilmiyordu ama yerde acı ile kıvranan Gri ile Mor'u görünce anladı. Onları serbest bırakmıştı. Kabusta olduğunu sandığı sırada... O karanlık suda kendisini serbest bıraktığı anda... Peki ama hissettiği rahatlama?..

Hepsi bana aitti!

Benim hissettiğim her şeyi Başkan da hissetmişti. Onun kasabasında ve Azgın'ın koridorundayken yapabildiğim tek şey; karşısındaki dekoru oluşturmak ve her adımına göre görüntüyü değiştirmekti. Bir yandan da içimdeki hisleri kontrol etmeye çalışıyordum çünkü Başkan sürekli beni izliyordu. Ona yakalanmamak, planıma dair en ufak bir ip ucu bırakmamak için olağan üstü çaba harcıyordum.

Vahşi Pembe onu içeri aldıktan sonra ise her şey değişti. Artık baskın olan bendim. İstesem Başkan'ın bedenini ele geçirir, onu oraya hapseder ve Macellan'ın Lgen ile yaptığı anlaşmayı uygulamasını sağlayabilirdim. İstesem... Vahşi ve Macellan'ın kendilerini yok etmelerine izin verebilirdim.

Ama Pembe... Artık Vahşi'nin bir parçası olsa da, aslında gerçek dünyaya ait olan Pembe...

Bu anlaşmada fikri alınmadan ve isteyerek ölüme gitmeyecek biri varsa, o da Pembe'ydi. Onu ölüme terk edemezdim. O yüzden Başkan'a olan üstünlüğümü geri planda tutarak onun kazanmasına izin verdim. Truva'yı çağırdığında onun kim olduğunu Günyeli sayesinde anladım ve hain avcımın görüntüsünü Başkan'ın önüne serdim. Etrafta oluşturduğum illüzyon ile Arm'a geçtiğine inandırdım.

Muhafız, yardımcılarım, savaşçılar, Arm'da gördüğü her şey... Daha önce Gunyeli25 'nin bana anlattığı tasvirlerden oluşturduğum kopyalardı. Günyeli ne anlattıysa zihnimde onu canlandırdım ve Başkan'ın gözleri önüne serdim. Gerçek dünyaya geçeceğine inandığı ana kadar, o ne istiyorsa gerçekleştirdim. Son adıma geldiğinde ise dışarı tek başına çıkması gerektiğine inandırdım. Gri'yi, Mor'u ve Sarı'nın bulunduğu tabutu tutan bağları koparmasını sağladım. Ve tabii bana ait olan başı...

Kendisini kısa sürede toparladıktan sonra, "Beni yenebileceğinizi mi sanıyorsunuz?!" diye haykırdı Başkan. Kollarından birini yerde duran kopuk başına doğru uzattı ve onu yakaladığı anda Macellan'ın tahta koridorundan dışarı çıktı. Azgın'da ilermek için hareket etmeye çalıştı ama adım atamadı. Biri onu tutuyordu.

Alfa... Tahta koridorun kapısının önünde durmuş, gözleri kapalı bir şekilde bekliyordu. Hiçbir zaman bana ihanet etmemişti. Ona söylemememe rağmen amacımı anlamış, Başkan'ın etkisindeki Macellan'ı kurtararak, sanki onu yakalamış gibi yapmıştı. Tıpkı Omega gibi kendisinin de hain olduğuna inandırmıştı Başkan'ı. Şimdi tam karşısında, ona meydan okuyarak bakıyordu. "Gücün muazzam." dedi dudaklarının kenarındaki kanları diliyle yavaşça yalarken. Hissettiği gücün keyfini çıkarıyor gibiydi.

Başkan elinde taşıdığı kopuk başı boynunun üzerine koymaya çalışırken, araya ben girdim. Tıpkı onun gibi ben de kopuk başımı kendi elimde tutuyordum ve gülümseyerek Başkan'a bakıyordum. "Bana ait dişlerle kendi parmağını koparırken, bunların olabileceğini düşünemedin sanırım." dedim.

(2)Ver o telefonu bana Arman! Zor kullanarak almak istemiyorum senden!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin