'Gemi?' diye geçirdim içimden tekrar. 'Sarı'nın yazdıklarında bahsettiği yer olmalı."
Macellan ona söylediğimi sanarak anlatmaya devam etti. "Başkanın yarattığı bir evren. Aslında hiç var olmaması gereken evren."
"Gerçek dünyada da mı başka diyarlar var yani? Tıpkı Arm gibi!" Kafam giderek karışıyordu ve ben hareketsizce durmaktan başka hiçbir şey yapamıyordum. O kaltağı gördüğüm anda kaçmış olmayı diliyordum içimden. Kırbacı ile hiç temas etmemeyi ve şu an duyduğum şeyler karşısında hareketsiz durmak yerine sağa sola yürümek, havada uçarak stres atmak istiyordum ama yapabildiğim tek şey kıpırdamadan durmaktı! Ve de şaşırmak!
"Hayır, avcı gemisi bir diyar değil. O olmaması gereken ve sürekli genişleyen bir evren. Ondan sadece bir tane var ama içinde sayısını bilmediğim kadar başka diyarlar var. Aslında tıpkı Arm gibi haklısın, ama onu Başkan yaratmış. Dünya'da sıkışıp kalan enerjiyi kullanarak kendisine ayrı bir evren oluşturmuş."
"Hangi enerjiyi? Nasıl kullanmış?" Artık öfkelenmeye başlıyordum. Yine bilmediğim, anlamadığım yığınla şey çıkıyordu karşıma ve kimse tam anlamıyla cevaplayamıyordu.
"Bilmiyorum. Benim bildiklerim de bu kadar." Macellan kulağının üzerindeki elimi aldı ve her iki avucunun arasına koydu. "Seninle birlikte o geminin içine girmenin bir yolunu bulacağız ve hepsini geberteceğiz, merak etme. Ama önce seni düzeltmenin yolunu bulmalıyım." Ayağa kalktı ve kollarını kendisine dolayıp yere çömeldi.
Olduğumuz yere nasıl geldiysek yine aynı şekilde gidecekti, farkındaydım. "Hayır gitme!" diye bağırdım ama sesimi duyuramadım. Korkudan gözlerim yaşardı ve Macellan, gitmeden önce bana son bir kez baktığında, bende bir terslik olduğunu anladı. Söylediklerimi duyabilmek için elimi tekrar aynı yere yerleştirdi.
"Burada bırakma beni!" diye yalvarmaya başladım hemen. Ağlıyordum. Korkudan ağlamama engel olamıyordum. "Lütfen gitme!"
"Sana burada kimse bir şey yapamaz. Avcılar Dünya gezegeninden dışarı çıkamazlar. Onların varlığı sadece orayla sınırlı. Burada güvendesin. Güven bana." Şaşırmıştı. Benim neden o kadar korktuğumu anlayamıyordu. Ben bir savaşçıydım, efsane sekizdim ama orada yalnız kalacağımdan korkup ağlamaya başlamıştım.
"Umurumda değil! Güvende olup olmamak umurumda değil! Sadece, üzerimdeki bu kubbe varken hareketsiz bir şekilde burada kalmak istemiyorum! Diyarlardayken buna benzer korkunç bir şey yaşadım ve aynı hatıraların tekrar zihnimde canlanması beni mahveder. Hareket edemeden, tek başıma bu kubbenin altında kalamam! Lütfen gitme!"
"Buna benzer nasıl bir şey yaşadın?"
"Uzun hikaye ama şunu bil ki beni burada böyle bırakacağına, öldürsen çok daha memnum olurum."
"Üzgünüm ama avcı nesnesi savaşçıya değince oluşan lanetin etkisi yüz yıllarca sürebilir. Eğer sana yardım edecek o topraktan getirmeye gitmezsem, uzun bir süre burada kalmamız gerekecek demektir."
"Hayır. Benim o kadar vaktim yok. Arman diyarına geri dönmezse eğer, ben de yok olacağım. Nedense o herifin bana yardım edeceğini hiç sanmıyorum."
"Farkındayım her şeyin. Bir şeyler düşünmem için zaman ver bana o zaman. Görünen o ki gerçek dünyaya beraber gitmemiz gerekiyor ama seni güvende tutarak o tepeye gitmemin de imkanı yok."
"Şifacılar... Onlar düzeltemez mi bunu?"
"Şifacılar kimseye yardım etmez. Onlar sadece gerçek dünyayı düzeltmeye çalışırlar. Yine de iyi tahmin. Dolaylı yoldan sana yardım etmelerini sağlamayı planlıyorum ben de."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(2)Ver o telefonu bana Arman! Zor kullanarak almak istemiyorum senden!
FantasíaTELEFONA İHTİYACIN YOK! Evet var! Her geçen gün gücüm azalıyor ve güçlenmek için o aşağılık diyarla bağ kurmam gerektiğini biliyorum! ORAYA TEKRAR GİTMEK ZORUNDASIN BEYAZ. Hayır! Telefonu alırsam bu bana planladıklarımı yapacak kadar zaman kazandırı...