☠️8☠️ Başkan'ın adamı

198 31 293
                                    

"Nasıl girdiniz siz içeri? Polis çağıracağım!" Yeşil elindeki resim fırçasını bana doğru uzatarak bağırıyordu.

Bense gülüyordum. Onun gözlerinin içine bakarak kahkaha atıyordum. "Sen ressamsın!" diye bağırdım. Etrafıma dikkatlice tekrar baktım ve "Aynalara kafayı takmış bir ressam!" diye ekledim. Yeşil birkaç adım geri gitti ve telefonunu alarak tuşlarına basmaya çalıştı. "Buna hiç gerek yok." dedim elimi kaldırarak. Macellan omzuma dokununca irkildim ve ona döndüm.

"Seni hatırlamıyor Beyaz. Ona bu korkuyu yaşatmamalısın."

Dönüp tekrar Yeşil'e baktım ve onun korku dolu gözleri ile karşılaşınca Macellan'ın ne demek istediğini anladım. "Sana zarar vermeyeceğiz. Benim için önemli olan bir şeyi burda sanıyorduk ama değilmiş. Şimdi gidiyoruz." dedim hemen.

Yeşil elindeki telefonun çalışmadığını fark ettiği için artık daha çok korkuyordu. Onu engelleyenin ben olduğumu söyleyemezdim. Ona hiçbir şey söyleyemezdim ve polisle ya da başka bir şeyle uğraşmaya da hiç niyetim yoktu. İhtiyacım olanı almıştım çünkü. Yeşil'i karşımda gördüğüm anda gücümün tamamını hissetmeye başlamıştım yeniden. O sınırsız hazza tekrar kavuşmanın mutluluğunu yaşıyordum. "Gidebiliriz." dedim Macellan'a ve arkamı dönüp çıktım.

"Tamam mı? İyi misin yani şimdi?" diye sordu endişeyle.

Başımı 'evet' anlamında salladım. "İyiyim. Ama bu ne kadar daha böyle sürer bilmiyorum."

"Sorun değil. Artık burada bir kez bulundum. Seni buraya istediğin zaman ışınlayabilirim."

"İşte bu güzel olur. Yine de vakit kaybetmeden avcıları haklamaya başlamak istiyorum." Hızlı adımlarla atölyeden uzaklaşırken, içimde tarif edemediğim bir korku vardı. Yeşil'den uzaklaşınca gücümün tekrardan azalmasından korkuyordum ama öyle olmadı. Ne kadar uzağa gitsem de aynı sınırsız enerjinin içimde döndüğünü hissedebildim ve rahatladım.

Daha fazla konuşmadan işe koyulmaya karar verdik. Bulunduğumuz şehir oldukça tenha bir yerdi. Böyle yerlerde avcıları bulmak neredeyse imkansızdı. Onlar savaşçılar gibi değildi. İnsanlarla arkadaşlık kurabiliyor, onların evlerine girebiliyor, her türlü ihtiyaçlarını musallat oldukları insana farkettirmeden giderebiliyorlardı. Rüyasızların şeytan diye bildiği şey aslında avcılardı ama kimse bunun farkında değildi. Onların hayatlarını yönetiyor, rüyalarını, kabuslarını çalmak ve kendi hayatlarını uzatmak için onlara musallat oluyorlardı. Kimi iyi gözüküyordu kimi ise kötü... ama hepsi tek bir kişi için çalışıyordu. Başkan...

Macellan bizi İstanbul'da büyük bir camiinin minaresine ışınladıktan sonra, bir süre şehri izledik. Bulunduğumuz yerden neredeyse her yeri görebiliyorduk. Gece yarısı olmasına rağmen sokaklarda hâlâ insanlar dolaşıyordu ama yine bir gariplik vardı. Tıpkı az önce bulunduğumuz şehirde olduğu gibi herkes, ağzını ve burnunu maske ile kapatıyordu.

"Neden böyle dolaşıyorlar?" diye sordum etrafı dikkatle incelerken. "O maskeleri neden takıyorlar?"

"Buraya da gelmiş demek ki. Korunmaya çalışıyorlar." dedi Macellan. Dönüp ona baktım ve devamını anlatması için bekledim. "Bir süredir dünyada garip şeyler oluyordu, farkındaydım ama anlam veremiyordum."

"Büyük savaş..." dedim. "Onun etkileri burada da görülüyordu muhtemelen."

"Aynen öyle. Avcılar eskisi gibi değillerdi. İnsanların arasına daha çok karışıyor, onlarla eskisinden de çok bağ kurmaya çalışıyorlardı. Muhtemelen savaşın sonunu tahmin ediyorlardı." Birkaç saniye sessiz kalıp düşündü ve devam etti. "2019 yılının son ayında ise avcılar hiç beklemediğim bir atak yaptılar."

(2)Ver o telefonu bana Arman! Zor kullanarak almak istemiyorum senden!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin