☠️102☠️ Şifacı

76 9 143
                                    

Göz dövmelerinin verdiği acı ile Lgen'in parmakları gevşedi ve bu sayede kopuk başım serbest kaldı. Vakit kaybetmeden kendimi toparladım ve ilk iş olarak OnÜç ile Tahta Kurusu'nun yanına gittim. Yardımcılarımla göz göze gelerek onlara tahtın kıyısını işaret ettim.

Leyl bana güvenmişti. Uğruna feda ettiği onca şeyin boşa çıkmasına izin veremezdim. Tahta kulübenin mimarının Arm'a sağ salim ulaşmasını sağlamak zorundaydım. Leyl annesini bizden uzak tutarken biz de Tahta Kurusu'nu yanımıza alarak Başkan'ı aramalıydık.

Evet kaçmak zorundaydık. Lgen ve ona karşı savaşan ateşler içerisindeki siyah melezlerle harcayacak vaktimiz yoktu. Başkan'ı gözden kaçıramazdım. Sarı'yı kendisine bağlayana kadar kasabasında kalacaktı ama sonrasında Azgın'a çıkacaktı. O buradan gittikten sonra ise kasabasında neler olacağını tahmin bile edemiyordum. Asla dışarı çıkamayacaktık ve kontrolsüz ilerleyen zamanlar yüzünden, belki de Başkan istediği her şeyi başaracaktı. Arm'ı, kabus hattını, rüyaları ve belki de gerçek dünyayı... Her şeyi ele geçirebilirdi. Bizim orada mahsur kaldığımız süre içerisinde her şey bitebilirdi.

Onun kaçmasına izin veremezdim. Bizi kasabasında bırakıp Azgın'a geçmesini engellemek zorundaydım. Derhal bir plan yapmalıydım ve bunun için de sahip olduğum en iyi enerjiye konsantre olmalıydım.

"Günyeli!" diye seslendim zihnimde. Yardımcılarımla beraber tahtın kıyısında toplanmıştık. Lgen, Leyl ve kuru ağaçlardan meydana gelen ölümsüz melezleri arkamızda bırakmıştık. Başkan artık tahtta değildi ve biz de onu bulmak için kasabasının diğer tarafına geçmeliydik. Denizi bir an önce geçmek istiyorduk ama Poseidon'un kötü kopyası buna izin vermiyordu. Denizin üzerinden geçme çabalarımızın hepsi boşa çıkıyordu.

"Günyeli! Beni duyabiliyor musun?" diye tekrarladım sesimi zihnimde.

"Beyaz! Buradayım ay çöreğim! Hay Allah! İki tane avcı bozuntusunu temizliyorduk da dikkatim dağılmış! Ne oldu? Merakta bırakma insanı Beyaz! Söylesene! Ne oldu?"

Gunyeli25 'nin telaşlı sesi zihnimde yankılanırken, bir yandan da Rüvi'nin gücüne konsantre olarak patronus büyümü yapıyordum. "Sana ihtiyacım var Günyeli. Söyleyeceğim şeyleri hiç sorgulamadan yapmalısın." dedim fırsatını bulduğum ilk anda.

"Beyaz neler oluyor? Herkes iyi mi?"

yeterli_bakiye de benimle aynı anda kendi patronusunu oluşturdu ve devasa figürlerimiz denizin içerisine atlayarak savaşmaya başladılar. "Başkan'ı yok etmemiz imkansız Günyeli." diye açıklamaya başladım hemen. "Kendi kasabasında olduğu sürece bunu yapamam. Onu buradan çıkarmak zorundayım. Ama ben de onunla gitmeliyim."

"Elbet çıkacaktır."

ouzhandeniz7 'in bizler için çizdiği yamaç paraşütlerini sırtımıza geçirdik ve hep beraber tahtın kenarından kendimizi boşluğa bıraktık. "Fazla zamanımız yok Günyeli. Sarı ve Leyl'in annesi peşimizde."

"Hayda! O da nereden çıktı şimdi?" Günyeli yanındaki başka kişilerle konuştuğu için bir süre benimle iletişimi kesti ama sonra devam etti. "Başkan'ı öldürüversin o hanım teyzemiz. Olmaz mı?"

Denizin üzerinden yamaç paraşütü ile geçerken başımı çevirdim ve tahtta bıraktığımız savaşı izledim. Leyl, annesinin peşimizden gelmesini önlemek için orada kalmıştı. "Eğer ona kalırsa herkes ölecek Günyeli." dedim. Önüme döndüm ve altımızdaki denizde devam eden savaşı seyrettim. Rüvi'nin ve benim dev patronuslarımız denizi kontrol altına almışlardı. Dalgaları bize ulaşamadan kırıyor, içlerinden sıçramaya çalışan yaratıkları yakalayarak aşağı çekiyorlardı. Bakışlarımı kasabanın ormanlık olan kısmına çevirdim ve Günyeli ile konuşmaya devam ettim. "Sarı, Leyl, Kırmızı, Yeşil, Gri, Mor... Hepsi ölecek. Gerçek dünyaya ait olan bedenleri de yok olacak. Hem Başkan'dan hem de Lgen'den aynı anda kurtulamam. Lgen'i burada bırakarak Başkan'ı kasabasından çıkarmak zorundayım."

(2)Ver o telefonu bana Arman! Zor kullanarak almak istemiyorum senden!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin