☠️35☠️ Ölüler Kasabası

117 21 104
                                    

Arman'ın yanından çıktığım anda zihnimde onun gözleri belirdi. Aynı anda da sesini duydum. "Onu geri döndürebilirsiniz." demek üzereydi ama ben, lafını bitirmesine izin vermeden "Kes sesini!" diye bağırarak kulaklarımı sıkıca kapadım. Bana şaşkınlık içerisinde bakan hemşirelerin arasından koşarak geçtim ve merdivenlerden inerek hastanenin dışına çıktım.

Birkaç saniye sakinleşmek için durdum ve derin derin nefes aldım. Ardından Leyl ile daha önceden kararlaştırdığımız köşeye doğru ilerledim. Yanına vardığımda Maclellan'ın da orada olduğunu gördüm. Leyl, benim Arman'ı bulduğumu anlamış ve onu da hemen çağırmıştı. Olası bir savaşa karşı Macellan'ın da yanımızda olmasını istemişti ama planladıklarının hiçbirine gerek kalmadı. Onun yerine, Macellan ile birlikte güvenli tahta koridorumuza ışınlandık.

O gün telefonun açılmasını beklemiyordum ama yine de sık sık cebime dokunarak kontrol ettim. Arman'ın onu benden bir şekilde almasından korkuyordum. Dışarı çıkarıp ekranına bakmama da gerek yoktu ayrıca. Uygulama açıldığı anda hissedeceğime emindim çünkü artık kendimi daha güçlü hissediyordum. Tıpkı Arm'da olduğu gibi, o ekranın parlak ışığının bir an için gözümün önüne geleceğini düşünüyordum.

Aradan bir gün geçmesine rağmen telefonda hiçbir değişiklik olmadı. Arman'a söylediğim gibi, ona verdiğim telefona mesaj atmaya karar verdim ve Emre'den benim yerime yazmasını istedim. Art arda belki de on mesaj yazmamıza rağmen, telefonda açılma belirtisi olmadı. Sinirden sürekli etrafımda dönüyordum. Bana inanmadığını, beni küçümsediğini düşünüyordum. Belki de ona gönderdiğimiz mesajlara bakıp, alay ediyordu.

Öfkeden ne yapacağımı şaşırdım. Düşündükçe daha fazla sinirleniyordum ve diğerlerinin beni sakinleştirme çabaları hiçbir işe yaramıyordu."Aç şunu Allah'ın cezası! Aç!" diye bağırarak telefonu elimde sallarken, aniden uygulamanın ışığı zihnimde belirdi. Derhal telefona baktım ve yeni bir bölümün karşımda olduğunu gördüm. Bölüm ismi de az önce bağırırken söylediklerim olmuştu.

Önce ne yazacağımı bilemedim. Kafam karman çormandı. Nereden başlamam gerektiğini bilmiyordum ama aklımdan geçen her bir düşüncenin orada belirmesiyle kendimi daha güçlü hissediyordum. Üstelik güçlendikçe anlatacaklarımı zihnimde sıraya koymak da kolaylaşıyordu. Yazdıkça yazıyordum ama her seferinde Arman'ın telefonu açmasına muhtaç olmak hiç hoşuma gitmiyordu.

Günler geçtikçe kendimi daha güçlü hissetmeye başladım. Macellan'ın aklında da sürekli Leyl'in annesi ile konuşma fikri vardı. Bunun için de öncelikle küçük bir deneme yapmak istiyordu. Aklına gelen fikri yapmak için, yine hiçbirimize danışmadan ışınlanarak gözden kayboldu ve rüyasızlara ait ölü bir bedenle karşımızda belirdi. "Onunla konuşmayı dene." dedi bana bakarak.

"Nerden aldın lan bu zavallıyı?" diye bağırdı Emre benden önce. "Ailesi, sevdikleri kafayı yiyecek!"

"Morgdan." dedi Macellan onu umursamadan. "İşimiz bittiği anda geri götüreceğim, merak etmeyin."

"Bu tam bir saçmalık." dedim ama Mecallan'ın söylediğini yapmak için cansız bedenin yanına gidip, ellerimi yüzünün üzerine koydum. Hiçbir şey hissetmiyordum. Onu ne görüyor ne de duyabiliyordum. Sadece ellerimin altında duran soğuk yüzünü hissedebiliyordum. Mahcup bir şekilde Macellan'a baktım ama o, umursamış gibi görünmüyordu. Cesedi hemen kucakladı ve bir saniyede onu yanımızdan uzaklaştırdı.

Artık günlerimiz bu şekilde geçiyordu. Ben telefon açıldıkça yazıyordum ve Macellan her yazım seansından sonra yanımıza bir ceset getiriyordu. Hiçbir zaman da istediği şeyi yapamıyordum çünkü yaşadıklarımı yazmak beni güçlendirse bile, daha önce hissettiğim o sınırsız gücün yanına bile yaklaşamıyordum.

(2)Ver o telefonu bana Arman! Zor kullanarak almak istemiyorum senden!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin