"Bana bildiğin her şeyi anlat." dedim gözlerinin içine bakarak.
Alfa artık söylediklerime inanıyordu. Diğer avcılarda gariplik olduğuna inandırabilmiştim onu ve artık kafası çok karışıktı. Hâlâ gövdesinin üzerindeydi ama karışıktı. Kimseye güvenemiyordu. En başta da bana ama ne yapacağını da bilmiyordu. Onu neden kurtardığımı, insanlardan uzak o izbe yerde kesik başı ile gövdesini tamamlamasına neden izin verdiğimi anlayamıyordu.
Avcı olarak oluştuğu anda bildiği şeyler vardı. Bir kere, yaşama amacı o köpeğin enerjisini bu dünyadan yok etmekti. En azından o öyle hissediyordu. Her geçen saniye bunu yapamamanın verdiği ızdırapla yaşıyordu ve bununla nasıl başa çıkacağını bilmiyordu. Aklını toparlayamaması, saçma sapan davranmasının en önemli nedeni de buydu. Çünkü düşüncelerinde süreli o köpek vardı. O ve onu oluşturan enerji.
Peki ya diğer avcılara ne demeliydi? Sanki onlar, yaşama amaçlarını unutmuşlar gibiydi. Savaşçının yani benim karşıma çıkmışlardı ama duruşları, bakışları bile bir avcının olması gerektiğinden farklıydı.
"O kadar avcı nasıl hissetti seni ve yanına geldi?" diye sordu. Kendi anlattıklarından kendi kafası bile karışmış gözüküyordu. "Onlar neden rüya kaynaklı enerjilerinin peşinde değillerdi?"
"Çünkü onlar vazgeçtiler." dedim. "Vazgeçirtildiler."
"Nasıl yani? Kim vazgeçirtti onları? Bu öyle içinden söküp atabileceğin bir şey değil. Bu... Bu beni ben yapan şey!" Anlamlandıramıyordu. Doğar doğmaz bildiklerine ters düşen hiçbir şeyi kabullenemiyordu. Bana öfkeliydi çünkü benim düşman olduğumu düşünüyordu. Düşman olmam gerekiyordu. Ona bunları anlatmak yerine, onunla savaşmam gerekiyordu. Onun hayatını kurtarmak yerine, onu katletmem gerekiyordu.
"Yüzlerce belki de binlerce yıldır yaşayan bir avcı var." dedim. Dikkatini çekebildiğimi farkedince hemen devam ettim. "Kendisine Başkan diyor. Ve öğrendiğime göre bu Başkan, hayatta kalabilmek için senin gibi yeni oluşan avcıların enerjisini tüketiyor."
Alfa yerinde duramayıp etrafımda dönüp duruyordu. Stresten ve korkudan elleri titremeye başlamıştı. "Rüya kaynaklı enerjilere ne oluyor peki?" diye sordu kekeleyerek.
"Bilmiyorum. Ama muhtemelen sonsuza dek bu dünyada kalıyorlar."
Durdu ve dehşet dolu gözlerle bana baktı. "B-b-bu korkunç bir şey! Onlar buraya ait değil! Burada kalamazlar! Ait oldukları yere dönmeliler!"
Ona yaklaştım ve sakinliğimi olabildiğince korumaya çalışarak, bildiklerimi anlatmaya devam ettim. "Üzgünüm ama senin bildiğini sandığın bazı şeyler artık değişmiş durumda. Avcıların ilk oluşma sebebi tamamen iki dünyayı korumak olabilir. Ama artık avcılar sadece Başkan için savaşıyorlar. Başkan, onun adamları ve melezler için." Ona yeni duyduğu bu isimleri bildiğim kadar anlattım. Başkan'ın adamlarının kimler olduğunu, neler yapabildiklerini, onları nasıl tanıyabileceğimizi... Macellan bana ne anlattıysa, ben de aynısını yeni arkadaşıma aktardım. Avcı arkadaşıma...
"Benden ne istiyorsun?" diye sordu en sonunda Alfa. "Beni neden kurtardın? Bana gerçeği söyle savaşçı."
Birkaç saniye sessizce gözlerinin içine baktım ve ona dürüstçe amacımı anlattım. "Azgın denen o gemiye girebilmek için avcılara ihtiyacım var. Ama arkadaşlarını gördün. Onları içinde bulundukları bataklıktan çıkarmam imkansızdı. Ben de yeni oluşacak bir avcıyı bulmaya karar verdim. Onlardan önce ulaşabileceğim, amacından sapmamış bir avcı."
Söylediklerime inanmış görünüyordu. Artık daha sakindi ama bu kez de oturduğu yerde saçlarını çekiştiriyordu. "Bilmiyorum." dedi derin bir nefes alarak. "İçimdeki açlığı sana anlatamam. O köpeği bulmak zorundayım. O diğer avcılar, bununla nasıl başa çıkıyor bilmiyorum ama ben yakında deliririm. Bundan eminim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(2)Ver o telefonu bana Arman! Zor kullanarak almak istemiyorum senden!
FantasyTELEFONA İHTİYACIN YOK! Evet var! Her geçen gün gücüm azalıyor ve güçlenmek için o aşağılık diyarla bağ kurmam gerektiğini biliyorum! ORAYA TEKRAR GİTMEK ZORUNDASIN BEYAZ. Hayır! Telefonu alırsam bu bana planladıklarımı yapacak kadar zaman kazandırı...