Yirmi Sekizinci Bölüm; Mori'nin Acısı

424 58 38
                                    

Keyifli Okumalar...🖤

Siyah takımlı uzun beden odasına girişini yaptıktan sonra ilk başta ayaklar altında kalan Yokohama'ya, ardından büyük masasına bakarak adımlarını attı. Rahat koltuğuna yerleştiğinde ise ellerini önünde birleştirip parmaklarıyla oynamaya başladı.

İçi içini yiyordu ama bunu belli edemeyecek kadar yüzü ifadesizdi. O bir Mafya patronuydu ve öyle de olmalıydı.

İç çekip sol elinin baş parmağını sıktığında alnını hafif yumruk yaptığı eline yasladı ve kesikçe nefes alıp, titrekçe verdi.

Bu duygudan nefret ediyordu.

Endişe duygusundan, kesinlikle nefret ediyordu...

Dazai ile tanışmadan yaklaşık olarak 1 hafta önce sarı saçlı kızını bu sandalyede seviyor, sürekli baba duygusunun esiri olarak kızını sevgilere boğuyordu.

Bu boğulmalara baygınca tepki veren, fakat içten içe hoşuna giden bu küçük kızın ismi Elise idi.

Şekerlemeleri, pembeyi ve daha pek çok tatlı denebilecek şeylere bayılıyordu. Bu Mafya ortamından haz ettiği söylenemezdi ama yine de her şeyin hızlıca elinin altına getirilmesi iyiydi. Babasının patron olması, kendisinin prenses olmasıyla aynıydı.

Elise yine aynı şekilde gününü babasının büyük odasında geçirirken, masanın üzerindeki annesinin fotoğrafına kısa bakışlar atarak önündeki kağıdı boyuyor, pastel boyalarla aynı görüntüyü resmetmeye çalışıyordu.

-Annemin güzelliğini bu çirkin kalemler yansıtamıyor. Uh...

Elise iç çekip kalemi yere bıraktı ve dizlerini kendisine çekip bacaklarına sarıldı. Dizlerine alnını yasladıktan sonra gözlerini yumdu ve az da olsa uyumaya çalıştı.

Annesinin ölümünden fazla bir vakit geçmemişti. Akciğer kanserinden vefat eden annesine veda ederken, sadece buz gibi soğuk olan eline dokunmuş ve başında gözyaşlarını dökmüştü. Konuşmaya çalışırken çenesinin titrekliğiyle bunu başaramamış, sonrasında kendisine bu sebepten çok kızmıştı.

O gün yaşadığı acıyı hiçbir zaman yaşamamıştı.

Mori ise eşinin kaybından sonra Elise'in üzerine daha da düşmüştü. İstediği her şeyi yapar ve onun kötülüğüne dair hiçbir harekette bulunmazdı.

Elise dışarıdan bakıldığında dünyanın en şanslı kızıydı.

Sarı saçlı minik kız ne kadar vaktin geçtiğini bilmeden gelen kapı sesiyle kafasını kaldırıdğında, postacıyla karşılaştı. Elindeki mektupları ve kutuları Mori'nin masasına bırakırken, ufak kıza bakınmış ve saygıyla eğilip odadan ayrılmıştı.

Elise gelen kutuların ve mektupların her zamankinden daha fazla olduğunu farketti. Merakla ayaklandıktan sonra döner sandalyeye çıktı ve kutulara göz gezdirdi.

Kutunun birinde bulunan ufak not dikkatini çektiğinde notu yerinden aldı ve üzerindeki karalamayı okumaya çalıştı. Postacının değişik yazısını dakikalarca anlamaya çalıştığında iç çekti ve arkasına yaslanıp kağıda bakınmaya devam etti.

En sonunda yardım isteyen bir çocuğun çığlıklarının yer aldığı bu yazıya şaşkınlıkla bakınırken, sandalyeden atladı ve koşar adımlarla odadan ayrıldı. Büyük koridorda koşarken kime çarpsa, çarptığı kişi kendisine saygıyla eğilip özür dilediğinde Elise bunlara takılmayıp varmak istediği kapıya geldi ve durdu. Elindeki yıpranmış kağıdı sıkarken, derin bir nefes aldı ve kapıyı açıp babasının masa başında topladığı diğer mafta yöneticelerle olan toplantısına bakındı.

That's a Lie ~Soukoku Lise Au~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin