Otuz Birinci Bölüm; Atari Salonu

468 49 68
                                    

Keyifli Okumalar....🖤

Sabah olmasıyla gri gözler aralandı ve tavanla bakıştı. Yanı başındaki kardeşine bakındığında ufak bir tebessüm bıraktı ve alnından öpüp geceyi düşündü. Yine aynı kabusu görmüştü ve ağlayarak kendisine gelmişti. Siyah saçlı genç, tek ailesi olan kız kardeşinin ağlamasını hiç ama hiç istemiyordu.

Kardeşinin kolunu göğüsünden çekip doğruldu ve yataktan atlayıp saçlarını karıştırdı. Odasına kısa bir bakış attıktan sonra banyoya girdi ve kısa sürede üzerini soyunup kabine girdi. Soğuk suyu açıp bedenini şoklarken, banyonun kapısının açıldığını farketti ama umursamadı.

-Günaydın abi.

Gin yüzünü lavaboda yıkarken, Akutagawa gözlerini aralayıp kalın siyah kirpiklerinden süzülen su damlalarıyla tavana bakındı.

-Günaydın.

-Kahvaltıda ne istersin?

-Ne olursa. Takıl kafana göre.

Gin aynadan saçını düzeltip gülümsedikten sonra banyodan çıktı ve kapıyı kapattı. Buğulu kabinden Akutagawa kapanan kapıya baktı ve iç çekip yıkanmaya devam etti. Gin'in artan kabusları kesinlikle canını yakıyordu. Ne kadar yanında dursa da, her gece ağlayıp yanına geliyor ve beline sarılıp abisinin ismini çığlıklarla anarak uyuyordu. Akutagawa geçmişinde kendisine ve arkadaşlarına acı çektiren herkesi öldürmüştü. Ama sadece bir kişi vardı ki, o kişinin de yüzünü unutamıyordu. Kendisiyle alay ettikten sonra onu ormanda bırakması ve Dazai ile karşılaşması kesinlikle tuhaftı.

Kendisini bildi bileli bir ailesi yoktu. Ne anne ne baba. Sadece kardeşi yanındaydı ve onun mutluluğu için her şeyi yapmaya hazırdı. Her ne kadar bunu belli etmese de onu kendinden çok seviyordu.

Akutagawa yüzünde beliren ufak tebessümle banyodan çıktı ve dolabına ilerleyip üniformasıyla iç çamaşırlarını giyindi. Islak saçlarını havluyla kurularken, telefonunu eline aldı ve gelen bildirime bakındı.

Kedi;

-Hey Aku! Okula gitmeden önce bildiğim güzel bir restoran var! Gin-chan ile oraya gidelim mi!!?

-Bak, ne yazarsam yazayım bakmadığını, beni görmezden geldiğini biliyorum. O görüldü yazısından da bıkmaya başladım.

-Ama bari sadece evet veya hayır de.

Akutagawa her 2 dakika da bir atılan mesajlara ufak sırıtmayla bakındıktan sonra yine her zaman ki yaptığı gibi görüldü attı ve telefonu yatağa atıp odasından ayrıldı. Ona göre kahvaltı günün en önemli öğünü değildi. Olsa da olur, olmasa da olurdu. Geçmişinde günlerce, hatta haftalarca aç kaldığı olmuştu. Şimdiyse sadece kardeşinin elinden olduğu için ve kendisi yemezse yemeyeceğini bildiği için yiyordu.

-Abi!! Hadi gel gel!

Gin'in sevinçli çığlığıyla Akutagawa gülümsedi ve yanına gidip hiç düşünmeden sarıldı. Gin boyunun yettiği kadar yüzünü abisinin omzuna gömdüğünde şaşkınlıkla karşısındaki dolaba bakınmış, neden birden sarıldığını çözmeye çalışmıştı. Elindeki tabakta bulunan taze incirler, Akutagawa'nın mideye indirmesi için hazırda beklerken siyah saçlı genç yavaşça ayrıldı ve hiçbir şey demeden hazır olan masaya oturdu.

-Oh..

Gin şaşkınlıkla fısıldayıp her zaman ki abisi olduğunu düşünüp omuz silkti ve masaya oturup elindeki ufak tabağı abisinin önüne koydu. Akutagawa gördüğü incirlerin fakir çocukluğunun en güzel öğünü olduğunu hiçbir zaman unutamasa da, bu düşünceden memnundu. Eline aldığı inciri yerken Gin bitki çayını içti ve sessiz geçen kahvaltı böylelikle devam etti...

That's a Lie ~Soukoku Lise Au~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin