Otuz Sekizinci Bölüm; Dostoyevsky'nin Ortaya Çıkışı

333 39 18
                                    

Keyifli Okumalar...🖤

-Bu pis kokulu yerlerden hiç haz etmem.

-D-dazai bak buraları gerçekten bildiğine emin misin?

-Adım gibi.

Esmer genç tekme attığı birkaç kapıdan bir tanesine daha sertçe tekme attığında, duvara çarpan kapının gür sesi boş odada yankılandı. Kunikida bir kere daha bu sesle ve gürültüyle irkildiğinde elindeki tabancayla hem önüne, hem de arkasına bakınıyordu. Dazai ise elleri cebinde hissizce ilerlemekteydi.

Bu çukura gelmeyeli baya vakit olmuştu. Gelme amacı ise adamlarının esir alınmasıydı ve anlaşmaya göre teslim alınacağında, başlarının kesilmesini görmesi yapan kişiyi görmesiyle şaşırtıcı olmamıştı. Adamlarının başsız hali iğrenç bir görüntüydü ama ne mide bulantısı hissetti, ne de mimik oynattı. Sadece karşısındaki sırıtan yüze odaklanıp daha neler isteyebileceğini düşündü.

Doymak nedir bilmeyen bu sıçandan ölesiye nefret ediyordu.

Labirent gibi olan mahzende son kapıya geldiklerinde Dazai ellerini cebinden çıkardı ve kapı kulpunu kavrayıp baskı uyguladı. Çıkan gıcırtılı sesle beraber yüzüne yansıyan ışıkla doğru yere geldiklerini anladı ve iç çekip ellerini tekrardan cebine sokuşturarak yürümeye devam etti.

-Sonunda bulabildiniz ha? Bir anlığına sizi aramaya çıkacaktım~

-Bir sıçanın inini bulmak ne zamandan beri kolay oldu ki?

-Haha! Bulmasını bilene kolay~

-Miyav.

Kunikida olan konuşmayla tek kaşını kaldırırken, ardında hissettiği silüetle tetiği arkasına dönerek çekti. Yüzünün yarısı maskeli olan genç tuhaf denebilecek bir gülümsemeyle kendisine bakarken, omzundan sarkan örgü saçlarını arkaya savurdu ve öne adımladı.

-Dos-kun! Bunlar senin adamların mı!!?

-Senin adamların da ne demek?

Kunikida yanına gelen ve silahı kavrayan elini nazikçe tutan adama şaşkınlıkla bakınırken, Dazai iç çekip elini alnına koydu ve avuşturdu. Ardından Dostoyevsky'nin yanına adımlayıp oturduğu sandalyenin yanındaki sandalyede yerini aldı.

-Siyah mı beyaz mı?

-Beyaz.

Dazai masanın üzerindeki satranç tahtasını düzeltip her bir piyonu dizerken, yüzünü avuç içine yaslamış ve dirseğini masaya dayarken, bedenini sandalyede yatar hale getirmişti. Bıkkın bir hali vardı ve bu koyu mor gözler tarafından süzülmüştü.

-Olanlardan haberinin olduğunu düşünüyorum?

-Ah, olan cinayetler?

-Ve düşmanlar.

Dazai taşları dizmeyi bitirdiğinde ilk olarak kendisi oynadı ve atını devreye soktu. Dostoyevsky ufak bir bakışın ardından piyonunu iki adım öne sürdüğünde Dazai hiç beklemeden atının yanına piyonunu adımlattı.

-Yeraltında haberim olmayacak hiçbir şey olamaz Dazai-kun.

-O zaman sana yaptıkları zararların da farkındasındır?

Fyodor koyu mor gözlerini bir saniye olsun tahtadan çekmezken, Dazai'nin bir piyonunu avladı ve ince uzun parmaklarıyla ustaca saha dışına koydu.

Odada yankılanan taş sesleriyle Kunikida, Dazai'nin bu rahatlığına anlam veremezken maskeli genç gülümseyerek ikiliyi izlemekteydi.

-Ne kadar tatlılar değil mi?

That's a Lie ~Soukoku Lise Au~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin