"Şehre en uzak yer diye seçilmiş olmalı," dedi Kaan ıssız eve bakmaya devam ediyorken. Evin, korku filmlerinden fırlamış gibi bir havası yoktu. "Dışarıdan bakıldığında gayet normal bir ev gibi duruyor. Buranın ihbar edildiği gibi bir yer olduğunu anlamak dışarıdan bakıldığında her yiğidin harcı değildir."
Kamerayı sıkıca tutarak tüm evin kadraja sığması için bir adım geri gittim. "Peki, siz nasıl anladınız?"
"Dediğim gibi bir ihbar aldık," dedi derin bir nefes vererek. Yorgun görünüyordu. Bana doğru, bir anda nereden çıktığını anlayamadığım minnettar bir bakış belirdi suratında. "Beni yalnız bırakmadığın için teşekkür ederim."
Fotoğraf çekmeyi bırakıp kamerayı indirdim. "Asıl ben kitap yazmama yardım ettiğin için teşekkür ederim." Ona sıcak bir gülümseme verdim. "Dostlar bugünler için varlar. Öyle değil mi?"
Dost dediğimde asılan suratını görmezden gelerek eve doğru yürüdüm. Peşimden gelip görevli adamlarından birine sessizce bir şeyler söyleyip elini ilerlemem için sırtıma yerleştirdi. Güç verdiğini düşünüyor olabilirdi. Güç almadığımı iddia edemezdim ama ikimize de yandan bir bakış atılsa onun benden daha fazla güce ihtiyacı olduğu açıkça ortadaydı. Dedektif olmanın mı yoksa içerisinde ne olduğunu bilmediği evlere girmenin mi onu daha çok yorduğunu anlamaya çalıştım ama bu soruların, onun cephesinden bakıldığında bile cevaplanması zor sorular olduğunu biliyordum.
İçeriye bir adım atarak nefes almaya çalıştım, içerideki oksijenin tamamı kullanılmış gibiydi. Burada birinin yaşayıp yaşamadığını, yaşıyorsa dahi nasıl hayatta kalabildiğini merak ettim. Bunu araştırmak için geceyi gündüze katarak bir günü yirmi beş saat yapacak ve eninde sonunda cevaba ulaşacak olan Kaan'a bir bakış attım. Yorgun görünüyor olmasına rağmen daha da yorulacak olduğu belliydi. Fakat bu konu hakkında bir şikâyeti varmış gibi durmuyordu, her zaman ki gibi.
"Burada birinin yaşaması mümkün değil," dedi Kaan.
Gayet şık duran salona baktım. "Neden?"
Gülümsedi. "Kral falan olması gerekirdi bunun için."
Gülmemeye çalışarak birkaç fotoğraf çekip ilerledim. Salon ve mutfak güzel tasarlanmıştı, uzun bir süre bakınca insan bir mimarın evinde olduğunu düşünmeye bile başlıyordu. Eşyalar bile müthiş bir uyum içerisindeydi ve aralarındaki uyum insanda bu evin içerisinde sıkıntı olabileceği hissiyatını oluşturmuyordu. Belki de kimse şüphelenmesin diye bu kadar özenli tasarlanmış bir yapıydı. Evin geri kalanı incelendiğinde de insan bir şeylerden şüphe edemiyordu, şüphe edemeyecek kadar büyüleniyordu da denebilir buna.
"Arama nasıl geldi?" dedim etrafı hala incelemeye devam ederken.
"Burada bir kızın tutulduğu söylendi," dedi Kaan. "Fakat görünürde bir kız yok gibi." Saati işaret etti. "Bu evde biri yaşamaya devam ediyor olsaydı muhtemelen saat durmamış olurdu."
Kafamı sallayarak onayladım. "Evet, görünürde kimse yok."
Ekipler büyük bir sessizlik içerisinde etrafı geziyor ve araştırıyorken gözüme ilişen saate doğru yürüdüm. Karşımdaki saate göre şu anda saatin altı olması gerekiyordu ama saat henüz erkendi. Evet, söylediği gibi saat durmuştu ama saatin hemen ucuna yerleştirilmiş takvimdeki tarih bugünü gösteriyordu. Altındaki tarihe bakmak için bir hamlede bulundum. Kâğıdın yapısı eski gibi gözüküyor ve dokunulduğunda da eski gibi hissettiriyordu ama yıl, içinde bulunduğumuz yıldı. Birileri fark edilmemek için, başkalarının görüp eski sanıp kafalarını çevirmeleri için böyle bir şey yapmış olabilirdi.
"Kaan," dedim bir şey bulmanın verdiği mutlulukla. Takvimi işaret ettim. "Eski klasik takvimlerden ve bugünü gösteriyor. Bu takvimin bugünü gösterebilmesi için birinin dünü yırtmış olması gerekiyor hatta diğer günleri de. Bu da yakın zaman da birilerinin bu evde olduğu anlamına gelir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOKSUN
Mystery / ThrillerSenden mi yoksun yoksa yok musun? Her savaşın bir kazananı olur fakat iş intikama geldiğinde... sonu kestirmek pek mümkün değil.