8. Bölüm: İnanç

18 7 0
                                    

Unutulmak mı daha garip unutulmaktan korkmak mı?

Her insan bir gün unutulmaya mahkumdur, derdi çok sevdiğim bir arkadaşım. Sonra sadece adını değil, görüntüsünü de kaybettim zihnimden. Onu kaybetmek mi, hafızamdan tamamen çıkarabilmek adına kötü anılarla bağdaştırıp yok etmek mi bana daha çok zarar verdi, bilmiyorum. Fakat bazen bilirsiniz.

Bazen sizi kimin yaralayacağını, kimin size zarar verebileceğini siz seçersiniz. Onlar size zarar veremeyecektir en başına bakıldığında. Siz onlara size zarar verme gücü verdiğiniz için zarar verebilecek konuma gelmişlerdir.

İnsanların yalanlarını görmezden gelirsiniz.

Sırf bir insan yalan söylüyor diye yalanı bile seversiniz.

Fakat zor olan inanılmamak mı, inanmayan kişiyi affetmek midir?

Her sayfaya teker teker deliriyorum yazdım. Delirdiğimi birlikte gördük değil mi? O zaman artık akıllandığımı iddia edebilir misiniz?

Delirme kavramı konudan konuya atlandığında, bildiğiniz bir şeyleri bilmiyor gibi davrandığınızda ya da başkalarına göre var olmayan insanlara derinden bağlandığınızda mı gerçekleşir? Sizin neler yaşadığınızı sizden başka kim bilebilir?

Kaç gün geçti, kaç gündür buradayım, bilmiyorum.

Elime kâğıt kalem verilme sebebi muhtemelen hayatta kalmak için bir şeylere sığınmam gerektiğiydi çünkü henüz ölmemi istemiyorlar. Daha ölemem. Evet, ölmem için gelecek olan bir zaman var ama o zaman bu zaman değil.

Peki, unutulmadığınızı, bir hatadan ya da hata sanılan bir sebepten ötürü acıyla bir kafese tıkıldığınızı düşünün. Burası benim hayatımda içinde bulunduğum en soğuk, en acımasız kafes diye düşünürdüm bundan yıllar önceki aklıma sahip olsam. Fakat son bir yıl içerisinde, burada olduğum zamanı saymadığımız takdirde son bir yıl diyebilirdim, bir insanın kalbinde olmanın sizi çok sevdiği ya da gerçekten size verdiği değer yüzünden olamayacağını da anlamıştım. Bence insanlar sadece sevdiklerini değil, sevmediklerini de kalplerinde tutuyorlardı.

Kalp, dünyadaki en acımasız kafesti ve bazı insanlar başka insanların canını nasıl yakacaklarını çok iyi biliyorlardı.

Aradan ya daha da uzun zaman geçti ya da ben zaman kavramımı kaybettim.

Bir kitap çıkarmışım.

Buraya gelmeden önce ünlü bir yazarmışım.

Bana okumam için verildi.

O kelimelerin bir bütün haline getirilip cümle oluşturdukları şeklin bana ait olduğuna inanamadım. Ben nasıl yapabilmiştim? Devamını burada olmasam getireceğim bir kitap olduğunu sonunu okuduğum anda anlamıştım. Belki de getiriyordum, bu da bilmediğim şeyler arasında yer alan bir durumdu.

Kitap bittikten sonra bir durdum, biraz düşündüm. Uzun zamandır görmediğim yüzümü zihnimde yeniden canlandırmaya çalıştım. Kendimdeki hatırladığım ya da baktığımda görebildiğim detayları birleştirmeye çalıştım.

Gözlerimi kapattım ve ellerimi yüzümde gezdirdim. Yine ellerimi saçlarımın arasına daldırdım ve renklerini görebilmek için gözlerimi açıp dikkatle inceledim. Kitaptaki karaktere ne denli benzediğimi hayal etmeye çalıştım. Kitaptaki gibi güçlü bir karakteri yazabilmek için önce gerçekten güçlü olmanın gerekip gerekmediğini uzun bir süre düşündüm ve yeni bir karar almam gerektiğini fark ettim.

YOKSUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin