"Benden yıllar önce sevdiğim kadını aldığın yetmezmiş gibi bir de ablamı aldın," dedi Alp. Tuna, yerde, Alp'in ayağının ucunda iki dizinin üzerinde oturuyordu ve silah alnına dayanmıştı. Odada sadece Tuna, Alp ve Ufuk vardı.
Uzun zamandır kapının girişinde bekliyordum. Öykü'nün adamlarının tamamı etkisiz hale getirilmişti, bu görevi Cengiz, Kaan ve Tuna'nın adamlarından ikisi daha yerine getirmişti. Öykü'yü vurmamın üzerinden neredeyse yarım saat geçmişti. İçeridekiler birinin vurulduğunu biliyor olmalılardı ama tek mermi sesi Öykü olduğunu ele verir diye birkaç el daha ateş etmiştik.
Ölüp ölmediğini bilmiyordum.
Önce bedenime bir korku dalgası yayılsa da yavaşça geçti. Aksine intikamımı almış gibi hissettim.
Şimdi karşımda gördüğüm kardeşimle ekibim arasında bir tercih yapmam gereken bir zaman dilimindeydim. İnsan ailesiyle ekibi arasında bir seçim yapar mıydı?
Başında Tuna'yı katil olmakla suçlarken okların bir anda Kaan'a yönelmesi oldukça canımı sıkmıştı. Fakat sonunda aslında en büyük suçlunun, herkesin suçsuz olduğundan emin olduğu insanlar çıkması, intikam planımı yanıltmıştı.
Zaten ben bir intikam planı yapamayacak kadar insandım.
"Şimdi her şey çok güzel olacak değil mi?" dedi Ufuk'a bakarken. "Artık sen, ben, ablam ve eşim mükemmel bir hayat yaşayabiliriz."
"Sana ateş etmek istemiyorum," dedi Ufuk büyük bir ciddiyetle. "Eğer elindeki silahı bırakırsan Tuna'yı polise teslim edebiliriz. Ama bırakmayı reddedersen bir canın daha yok olmasına izin vermeyeceğim."
Ben izin verecektim.
Birilerinin daha ölmesine izin verirdim.
Elimdeki silahı sıkıca tutarak içeriye bir adım attım.
"Ablam," dedi Alp büyük bir sevinçle.
"Öykü öldü," dedim büyük bir sakinlikle. Alp gerçeği kabul etmeden cümlelerime devam ettim. "Bu intikam işine girişirken kardeşime ne kadar zarar verdiğimi hiç görmedim. Deli olduğumu sandığım ya da sanmamı sağlayan herkesten nefret ettiğimi düşünüyordum ama bu belki de kendime geldiğim anın başlangıcıydı. Hayatlarının bir noktasında herkes delirebilir, yeni bir başlangıç yapmak isteyebilir. Gerçek delilik, bu değil. Bu yaşanmışlığın verdiği bir etki, bir his belki de. Bundan korkmamak, bununla baş etmeyi öğrenmek gerekiyormuş. Tuna'yı canımdan çok sevdiğimi iddia edemem ama beni oradan çıkaran insan oymuş Alp."
"Nasıl olabilir?" dedi. "Öykü çıkardı."
"Korktuğunu görüyorum," dedim "Ama o yapmadı. Sen de en az bizim kadar yalanlara inandırıldın ama senin de bir şansa ihtiyacın vardır belki de. Senin de ayağa kalkmak için derin bir nefes almaya ihtiyacın vardır. Gerçekten deli olduğunu düşünmüyorum. Her neye inanmışsan, bundan kurtulabilirsin."
Gözyaşları gözlerinden birer birer akarken suratındaki korku ve endişeyi görebiliyordum. Yine de kararlı gibi duruyordu.
Omzunu nişan aldım.
"Bırak silahını Alp," dedim nefes almaya çalışırken. "Bana bunu yaptırma."
Kafasını hayır anlamında salladı. "Her suçlu cezasını çekmek zorunda değil midir abla?" dedi. "Kendi kolumu vurmak zorunda kaldım zamanında dikkat çekmek için. Sence ben Tuna'yı öldürdükten sonra beni öldürmen beni üzecek mi? Yine de seninle gurur duyacağım."
"Kendi kolunu mu vurdun?" dedim.
Kafasını salladı. Ten rengi gittikçe değişiyordu. "Ne oluyor?" dedi Ufuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOKSUN
Mystery / ThrillerSenden mi yoksun yoksa yok musun? Her savaşın bir kazananı olur fakat iş intikama geldiğinde... sonu kestirmek pek mümkün değil.