"Alp, sizden önce bana ulaşıp eğer söylediklerini yaparsam abime bir zarar gelmeyeceğini söyledi," dedi Kaan eve doğru yürürken. "Deli gibi davranıp abisini suçlamamı, bir şekilde tüm delillerin beni göstereceğini, beni aklamanın daha kolay olduğunu söyledi. Mesleğimden dolayı beni öldürmeye cesaret edemeyeceğinizi söyledi. Sen odadan çıktıktan sonra yanlış yaptığımı fark etsem de bir şeyleri değiştirmek için siz gelmeden fırsatım yoktu. Fakat onlar sizden önce geldi."
Adımlarımı hızlandırdım. "İlişkileri olduğunu nereden biliyorsun?" dedim.
"Derin, insanlar birbirlerine sevgilim diye hitap ediyorlarsa bacanak değillerdir herhalde," dedi sinirli sinirli.
Gülmemek için direndim. "O cinayetleri sen işlemedin mi?"
Kafasını hayır anlamında salladı. "Her katil, cinayet mahaline geri döner mi bilmiyorum ama gördüğün gibi herkes yuvasına geri dönüyormuş."
"O ne demek?"
Anlamsız bakışlarımla kapının girişini iterken, "Burası Öykü'nün en sevdiği yerdi. Annemle buradan taşınalım diye, Tuna'yla burada yaşayabilmek için elinden geleni yaptı. Beni sevmediği için burada, bizimle yaşamayı kabul etmedi abim."
Güldüm. Salona girip, "Abin seni seviyor, biliyorsun değil mi?" dedim. Uyumak üzereyken Tuna'dan duyduğum son hikayeler, bir katil hikayeleri de olsa hepsi kardeşi için yapılmıştı.
"Hiçbir abi kardeşinin üzerine bir cinayet iftirası atmaz," dedi Kaan. "Tabi eğer sevmiyorsa başka."
Gelen tıkırtıları daha iyi duyabilmek için işaret parmağımı dudağıma götürdüm. Herkes salonun bir yerinde ne aradığımızı bile bilmediğimiz bir şeyler ararken kapının girişinde kimsenin olmaması ve bu kadar temkinsiz çalışıyor olmamız büyük aptallıktı.
"O kadar haklısın ki," dedi Öykü. "Ben de Tuna bana seni ne kadar sevdiğiyle ilgili birkaç hikâye anlattığında gözlerim dolu dolu onu dinlemiştim. Ne kadar da kardeşi için suç işleyen bir adam diye uzun uzun ağlamıştım. Hatta ona onunla gurur duyduğumu bile söyledim."
"Bana hep beni sevmediğini söyledin," dedi Kaan. Gözlerindeki öfkeyi görebiliyordum.
"Bence kimseyi sevmiyordu," dedi Öykü. "Katiller böyledir, kimseyi sevmezler."
Elindeki Kaan'a doğrulttu. Silahımı tutup derin bir nefes aldım. Ona doğrulttuğumu farkındaydı ama ölmekten korkmuyordu.
"Bunun sonunda tek amacım sizden kurtulmaktı," dedi. "Derin, bu insanlar seni alıkoydu. Bunu unutmamanı isterim. Seni kaçırdı, zorla tuttu."
"Fakat bütün bunları yapan, amaçtan saptıran acı veren sendin," diye mırıldandım.
"Beni vurmakta haklı olurdun ama yine de bence önce Kaan'dan başlamak istersin," dedi gülerek. "Neticede o gün senin kapını açmasını istediğim kişi Kaan'dı ama bunun yapılamayacağını söylemişti."
"Abimi kurtarmak zorundaydım," dedi Kaan. "Eğer oradan çıkıp polise gitseydi başı yanacak kişi abimdi. Sen de o hapisteyken onu daha kolay öldürebilirdin ama bu gerçekle şu an yüzleşiyorum."
Konuşmanın uzamasına gerek yoktu. "Karar verdim," dedim. "Yaptığınız hiçbir şey için hiçbirinizi affetmeyeceğim ama haklısınız. Biri daha ağır basıyor."
Namlunun ucu Öykü'ye dönüktü.
Ateş ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOKSUN
Misterio / SuspensoSenden mi yoksun yoksa yok musun? Her savaşın bir kazananı olur fakat iş intikama geldiğinde... sonu kestirmek pek mümkün değil.