Kaan, elindeki dosyaların hepsini masaya yığıp teker teker önemliden önemsize doğru sıralarken kahveleri masanın üzerine yavaşça bıraktım. Bana teşekkür eden bir bakış atarak gülümsedi ve dikkatini tekrar dosya yığınına çevirdi.
"Bu kadar yardım isteyeceğini de sanmıyordum işin doğrusu," dedim kahvemden bir yudum alarak.
Gülümsedi. "Değil mi?" dedi. "Ben de o gün bana ne kadar yardım edeceğini bilmiyordum. Elinle koymuş gibiydin."
"Gerçekten," dedim hemen sol tarafındaki duvar boyunca uzattığım ve duvarlarla l yapmış uzun kütüphaneyi göstererek. "Çok faydaları oldu. Orada neredeyse bin hatta belki daha fazla kitap var."
Kütüphaneye doğru bir bakış attı. Anlamlandıramadığım bir bakıştı. "Dün bir kitaptan bahsetmiştin," dedi. "Koridorun sonunda tuvalet olduğunu bilmenin de sebebi de o kitaptı hatta. Nasıl bir kitaptı sence?"
Kahveden önce getirdiğim tabaktaki keke uzandım. "Bilmem," dedim. "Bir ara kendin okur, güzel olup olmadığını söylersin."
Yeniden gülümsedi. "Kabul," dedi. "Bana güzel bir anlaşma gibi geldi."
"Ben bir anlaşma göremedim," dedim.
"E sen kitabı okumamı istiyorsun, ben de seni görmek istiyorum," dedi. "Bundan daha güzel anlaşma mı olur?"
"Evet," dedim yeniden kahvemden bir yudum alarak. Konunun değişmesi için kendimce doğru yoldan bir adım attım. "Dava nasıl gidiyor?"
Derin bir nefes aldı. "Artık gerçekten daha önce orada birinin tutulduğuna eminiz," dedi. "Kim olduğunu, hala yaşayıp yaşamadığını ve şayet kurtulmuşsa oradan nasıl çıktığını öğrenmenin bir yolunu bulmaya çalışıyoruz ama pek mümkün olamayacak gibi. Kimse bu davadan bir sonuç çıkacağını düşünmüyor, bu yüzden dosya kapatılacak gibi duruyor."
Şaşkınlığımı gizlemeye çalıştım. "Siz her davayı sonuç çıkmayacak diye kapatıyor musunuz normalde de?" dedim içimdeki beklenmedik öfkeyle. Bana davayı önemsemiyorlar gibi değil de uğraşmak istemiyorlar gibi gelmişti. Korkuyorlarsa bunu anlayabilirdim.
Kadının yazılarının olduğu dosyayı işaret ettim. "Bakalım mı birlikte?" dedim. "Bana verip inceleteceğini söylemiştin."
Dosyayı başka bir dosyanın altına hızlıca koyarak omuz silkti. "Ben baktım," dedi. "Bir şey var gibi durmuyor. Kadın belli ki delirmiş ve delirmenin bir yazarı durdurmayacağını, yazmaya her daim devam edebileceğini göstermek istemiş bize. Önemli bir şey yakalarsam sana getiririm."
Kafamı salladım. "Bu dosyada ne var?" dedim önümdeki dosyayı işaret ederek.
"Takvimdeki parmak izi," dedi beni işaret ederek. "Sadece seninki ve benimki çıktı. Onun dışında başka bir parmak izi çıkmadı. Belli ki dokunan eldivenle dokunacak kadar zekiymiş."
"Davayı bu ayrıntı önemli kılar," dedim garip bakışlar atarak. "Birinin biz oraya ulaşmadan önce orada olduğunu ve belki de arayanın o olduğunu kanıtlar ama eğer o kaçırdıysa..."
Sözümü kesti. "Neden kaçırdıysa kendini ihbar etsin?"
"O zaman kadın," dedim. "Bir şekilde kaçmış olabilir."
Garip bir bakış attı. "Bir delinin aklına bu nasıl gelsin?" dedi.
"Delilerin neler yapabileceğini bilsen şaşırırsın," dedim.
Güldü. "Hepimiz birer deliyiz," dedi.
Onu onayladım.
"Başka bir şey çıkmadı mı?" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOKSUN
Mystery / ThrillerSenden mi yoksun yoksa yok musun? Her savaşın bir kazananı olur fakat iş intikama geldiğinde... sonu kestirmek pek mümkün değil.