Geçtiğim onca ağacın arasında kendimi pek güvende hissetmesem de yarım saatin sonunda durduk. Arkasında benim olduğumu fark etmemesi açısından araçların arasında bıraktığım mesafeden dolayı takip etmekte zorlansam da daha önce hiç benim arabamla bir şey yapmadığımız için arabamın bana ait olduğunu anlayıp anlamayacağından emin değildim.
Fakat o bir dedektifti ve bir şekilde takip edildiğini anlayacağını düşünüyordum. Şayet anlamıyorsa oldukça gergin olmalıydı.
Bir şekilde onu panikleten bir şey olmuş, onu düşünmekten etrafına bakamaz bir halde olmalıydı.
Anlamadığını umarak takip etmeye devam etmiş ve ormanın ortasında sıralanan evlerden birine girişini izlemiş ve onun arabasına çok yakın olmayacak bir yere arabamı park ederek o eve girene kadar bekleyip arabadan çıkmıştım.
Arabayı kilitleyip girdiği eve doğru adım attığım bir anda gelen ses beni yerime kilitledi. "Buralarda mı oturuyorsunuz?" dedi bir adam.
Korkuyla bir adım gidip kafamı hayır anlamında salladım. "Hayır," dedim dürüstçe. Bu tek dürüst cümle olacak gibiydi. "Bir arkadaşımı ziyarete geldim."
"Burada sayılı insan oturur," dedi adam gözümün içerisine bakarak. Bu hareketi beni daha dikkatli olmaya itiyordu. "Siz kime geldiniz?"
"Buradaki sayılı insanlar hep birilerini sorguya mı tutar?" dedim gülümseyerek. Gülümsememin yapmacıklığını anlamayacak birine benzemiyordu ama onu kızdırmak istemiyordum. Burada çıkardığı herhangi bir olay beni ele verebilirdi.
"Kusura bakmayın," dedi adam bir adım geri çekilerek. "Haddime değildi, haklısınız. Uzun zamandır bu civarlarda dolaşan bir hırsızı arıyoruz. Ben siz olduğunuzu düşünmedim ama polis olup olmadığınızı merak etmiştim esasında."
"Eğer polissem üzerimden görebildiğiniz gibi gizli polisimdir ve iş üzerindeyimdir. Sizse beni işimden alıkoyuyorsunuzdur."
Duraksadı. "Evet," dedi arka tarafındaki eve doğru bir hamlede bulunarak. "İyi akşamlar dilerim."
"İyi akşamlar," dedim Kaan'ın girdiği eve doğru bir adım atarak. Adımlarımı gittikçe hızlandırdım.
Buralarda tehlikeli işler olduğunu anlamak ya da Kaan'ın başının belada olduğunu akıl etmek için bir adamın öylesine bir tavırla beni sorguya tutup geri çekilmesinin gereği yoktu. Burada ne dönüyorsa, o dönen şeylerden birinin bir parçası da bu adam olmalıydı. Birini sıradan bir şekilde sorguya tutup, utanarak evine dönmek mantıklı bir hareket değildi.
Bir seçenek daha var: Burada herkes deliydi.
Müstakil her evin arkadan girişi olduğunu varsayarak arka taraftan dolanma kararı aldım. Dikkatli adımlarla bahçenin arka tarafına dolaşarak kolay bir hamleyle çitlerin üzerinden atladım. Havuza düşüp kendimi rezil etmemeye dikkat ederek camdan eve doğru bir bakış attım. Evden gelen sesleri daha iyi duyabilmek için arka kapının hemen yan tarafında beklemeye başladım. Kaan'ın yüksek sesini buradan rahatlıkla duyabiliyordum.
"Senin yüzünden olduğunu biliyorsun," dedi. "Tüm bunları senin yüzünden yaşadık ve bitti sandığımız an da her şey yeniden başladı. Bunu durdurması gereken sensin."
Kalın bir ses ona cevap verdi. Erkek sesiydi. "Bana öldüğünü söylediler," dedi keskin bir sesle. "Onun olmasının imkânı olmadığını biliyorsun. Onun intikamını almaya gelmiş birileri olabilir, bunu anlarım ama o olamaz. Nereye gömüldüğünü gördüm. Yarısına kadar açtırdığım mezarda bile toprak üzerindeki kanları görebiliyorduk."
"Tam açtırmalıydın," dedi dişlerinin arasından Kaan. "Bir yerde, camda pencerede ya da kapıda özellikle de toprakta kan görmek birinin kesin olarak öldüğünü göstermez. Bunu benden daha iyi bilmen gerekirdi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOKSUN
Mystery / ThrillerSenden mi yoksun yoksa yok musun? Her savaşın bir kazananı olur fakat iş intikama geldiğinde... sonu kestirmek pek mümkün değil.