4. Bölüm: Hala

24 6 0
                                    

İnsanlar ne çok yalan söylüyordu?

Başkalarına zarar vermekten çok korkuyor, kimseyi kırmamaya ve üzmemeye çalışıyorlardı ve bazen bunu yapmaya çalışırken yalan söylüyorlardı ama insanlar yalanı fark ettikleri zaman gerçeklerden daha çok üzülüyorlardı çünkü yalanın geri dönüşü yoktu.

Gerçeği değiştirmenin tek yolu zamandı. Oysa yalan hep kalırdı.

Kalır mıydı?

Dün odamdan çıkarılıp tuvalete götürüldüğüm zaman duvarların ne kadar soğuk olduğunu fark ettim. Koyu mavi duvarlar, sarı ışıkla birleşince korkunç görünüyorlar ve izlediğim tüm korku filmleri, hatırlamıyor olsam dahi, gerçekleşecek gibi hissediyordum.

Buraya ilk geldiğimde bana verilen bir uyku ilacıyla adamlardan birini uyutup kaçmayı denemiştim. Aslında kaçabildim de. Fakat kaçamadığımı, kaçtığımı sandığımı çok uzun bir süre sonra savaşımın sonunda, her şeyin bitimine ve mutlu sona çok yakın olduğumu düşünüyorken anladım.

Sonu olan hiçbir şeyin mutlu bitemeyeceğini o zaman gördüm.

Buraya geldiğim ilk gün intikam için yemin ettim.

Fakat şimdiyse intikam alamayacak kadar yorgunum.

Ne ki intikam?

Bana soğuk yenmesi gereken bir yemeğin ısıtılıp yenmeye çalışıldığını anımsatıyor ismi. Sıcak yemek yemek çok güzel bir his gibi geliyor ama insanın karnı doyduktan sonra tadını beğenmemeye, midesi ağrıdığındaysa 'keşke yemeseydim' demeye başlıyor.

Sence de garip değil mi bu insanlar?

İnsanlar garip, ben hala yazıyorum ama eğer özel biriyse bunu okuyan, sen, bir şeyler çıkarmamaya çalışmanı tavsiye ediyorum.

Ben sadece delirdiğimi kanıtlamak için yazıyorum.

Hala delirmeye devam ediyorum.

G.

Her zaman yaptığını yaptı Yakut. Elindeki keskin nişancı silahını doğru bir yere yerleştirdiğinden emin olduktan sonra derin bir nefes aldı. Bu işi mahvedecek ya da mahvetme ihtimalinin olduğunu düşündüğü herkesi yok etmeye yemin etmişti. İnsanları korkutmak ya da birilerinin ondan korkması gibi bir amacı hiç yoktu. Daha önce aldığı bir kod adın hakkını vermek, ondan alınan bir hayatı geri getirmeye çalışmayı denemeyi uzun zaman önce bırakmıştı.

Bir kapının ve bir camın arkasından o kadar uzun bir süre izlenmişti ki kendine ait bir hayatı bile kalmamıştı. Aldığı o ismin hakkını veremeyeceğini oradan çıktığında delirmeden önce fark etmişti ama delirdiğinde bile ne istediğini biliyordu. En başında intikam için atan kalbi aylar geçmesine rağmen hala aynı şeyi istiyor, hala aynı şey için çırpınıyordu.

Bazı geceler hala korkuyla uyanıyor, bazı geceler uyuyamıyordu. Hayatını duvarların arkasında geçirmiş gibi hissediyor, en güzel zamanlarının elinden alındığını biliyordu.

İntikam en çok bunun için alınmaz mıydı?

Elinizden alınan en güzel anlar için, bazen en güzel anları mahvettiler diye... Bazen o en güzel anları yaratan insanların yaratılmamış olmasını dilerdiniz. Bazense hiç olmaz o 'en güzel anlar'. Ama intikamların teması aynıdır: Acılar.

Yakut, hiç bilmediği bir yoldan yine bilmediği bambaşka bir yolda ruhunu kaybetmiş, nasıl biri olduğu ilk görüşte çıkarılabilecek biri olmasına karşın insanların göremediği biriydi. Bir adı, bir ruhu olduğunu sanmıyordu çünkü ruhunu çok inandığı intikama adamış, tüm hislerinin intikam uğruna var olmasını sağlamıştı.

Karşısındaki adama baktı. Onun ne kadar iyi biri gibi göründüğünü, herkesin ona bayıldığını ve ne kadar güzel koktuğunu biliyordu. Gözünü aralamaya çalıştığı her an gibi tuvalete gitmek için odasından çıkarıldığı her anda almıştı bu kokuyu. Oraya kapatılan kaç kişiden biri olduğunu tahmin bile edemiyordu ama adamı tanıyordu.

Çok uzun bir süre onun kokusuna maruz kalmış ve ona yardım ediyor olmasına rağmen en büyük günahın onda olduğuna inanmıştı. Günah kavramını hala garip bulmaya devam ediyordu onca zamandan sonra ama yeterince beklediğini biliyordu.

O adamın ona yardım etmek isterken bile onun ruhunu çaldığını ve oraya girecek ya da girmiş herkes gibi kendisini de delirttiğini biliyordu. Zaten son zamanlarda bildiği tek şey bu gibi hissediyordu. İnsanın kendinden kaçması kadar çaresiz bir şey olmadığını düşünüyor ve çok uzun bir süredir kendinden kaçıyordu.

Bu adamı öldürmenin asıl canavarı ortaya çıkaracağına inanıyordu ve asıl canavarla yüzleşmek için can atıyordu.

Nişan aldı Yakut.

Son defa adamın gergin suratına ve titreyen ellerine baktı. Neden bu kadar gergin olduğunu biliyor, telefonun diğer ucundakinin canavar olduğuna inanıyordu. Adamın tepkileri ve hislerinin hala var olmasının ne güzel olduğunu düşündü. Bu yüzden onu tam kafasından vurup onun kendine yaptığı gibi hislerini almayacaktı. Daha çok acı çekmesini sağlayacaktı.

İlk amacı bir tehdit olarak onu her daim izlediğini belli etmek adına canını yakmaktı. Sonrasını o bile bilmiyordu.

Derin bir nefes aldı.

Tetiği çekti.

Vurmak istediği yerin ne bir altında ne bir üstündeydi.

Iskalamamıştı. 

YOKSUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin