İnsanın gerçek gücü sıçrayışta değil, sarsılmaz duruşundadır ve bende şimdiye kadar dik duruşumdan hiçbir zaman ödün vermedim. Ayaklarım her zaman yere sağlam bastı, başım hep dikti.
Bugün korktuğumu belli edersem bunca zaman gösterdiğim dik duruş yerle bir olurdu. Bu adam kimin nesiydi bilmiyorum ama benim duruşumu yıkamazdı buna izin vermezdim.
İçimdeki korkuyu kenara bırakarak kendim olmaya çalıştım. Oturduğum sandalyede dikleşerek kuruyan dudaklarımı ıslattım. Yüzüme yerleştirdiğim gülümsemeyle "Hoş bulmak çok isterdim bayım ama şuan ki durum buna müsait değil maalesef!" kimse sevmezdi iğneleyici konuşmalarımı ben hariç.
Adam müstehzi bir gülüş attıktan sonra "Kusura bakma güzelim şu anlık böyle olması gerekiyordu ama söz telafi edeceğim!" yüzümdeki mimikler gerilirken adam gülerek ekledi "Hadi ama Tamay kızma seni buraya çaya kahveye getirtmedim ben konuşacağım, sen dinleyeceksin ve seni tekrar aldırdığım yere bırakacağım hepsi bu."
Ellerim istemsizce yumruk olurken dişlerimi sıkmıştım. Kendimi biraz öne eğerek "Ben senin güzelin değilim ağzını topla bu bir diğer meseleye gelirsek değil çayını kahveni dünyada bir bardak su verecek tek kişi kalsan o suyu bile içmem ben. Senin diyeceklerini duymak dahi istemiyorum şimdi beni aldırdığın yere bıraktır bir daha da karşılaşmayalım." diyerek kendimi geri çektim.
Yüzümde hissettiğim baskıyla beni kendine çekmişti. Parmakları yüzümü delecek gibiydi buda haliyle canımı acıtmıştı. Dişlerini sıkarak "Bu başkaldırış bana sökmez Tamay benimle konuşurken kelimelerine dikkat et!" dediğinde yüzümü sertçe bıraktı bu da kafamın yana savrulmasına neden oldu.
Bu adamın susmaya niyeti yok gibiydi "Bunu bir tanışma gibi düşünme Tamay zamanı geldiğinde seninle bol bol görüşeceğiz. Ben seni buraya o güne kadar kendini hazırla demek için getirttim. Seninle çok eğleneceğiz haddinden fazla hem de sadece o güne kadar bu dik duruşunuz bozma çünkü bu halin daha güzel!" Diyerek gidişini dinledim.
Arkasından "İsmini bahşetmedin. Ne o! dünkü adamın gibi kendini mi gizliyorsun?" diye bağırdığımda yine müstehzi bir gülüş attı. Bu adam sürekli alay eder gibi gülüyordu. Dalga geçiyordu resmen benimle!
Bir adım daha attı "İsmimi öğrenmene çok az kaldı Tamay sadece o vakti bekle." Dediğinde onunla birlikte biri daha yürümeye başladı kesin dünkü adamdı bu. Bu adamların benden ne istediğini çok merak ediyordum ama zamanı geldiğinde zaten öğrenecektim.
Ben bunları düşünürken ellerim gevşemişti galiba gitme vaktiydi. Kolumdan biri tutarak beni ayağa kaldırdı yürümeye başladık. Kapıdan dışarı çıktığımızda soğuk hava yüzüme tokat gibi çarpmıştı halbuki sabah hava mis gibiydi.
Biraz daha ilerleyince kolumdan tutan adama "Bu akşam kocaman dolunay vardı ne oldu ona?" diye sorduğumda adam gülerek "O dolunayın üstünü bulutlar kapladı artık gördüğün dolunay yok!" dediğinde sesi sertti belli ki bunun için eğitilmişti kötü adam ve yaverleri.
Arabaya bindiğimizde ellerim hala bağlıydı önümü göremiyordum ama artık korkmuyordum. İlk baştaki uzun yolculuk şimdi çok kısa gelmişti. Marketin otoparkına geldiğimizde ellerim çözülmüştü gözlerim açılmıştı yanımdaki adamların yüzünü beynime iyice kazıdım elbet bir gün gene karşılaşacaktık.
Arabadan indim yüzümü gözümü düzelttikten sonra arkama bakmadan yürüdüm. Her adımda bir kez daha sövdüm kaderime. Ben daha birçok şeyi atlatamıyorken bir de bu çıktı başıma.
Markete girdim dalgın dalgın reyonları gezerken kulağımın dibinde biri ıslık çalmıştı. Arkama dönüp sövecekken diyeceklerimi yuttum ama karşımda da Baran Bey'i ve Meriç Bey'i görmeyi beklemiyordum. Onlar bana gülerken ben hala şaşkındım kendime gelip gülerken arkadan 'Abi' diye seslenen biri daha gelmişti. Baran Bey'e çok benziyordu büyük bir ihtimal Sahra Hanım'ın asansörde konuştuğu kardeşi buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAMRA
ChickLitHerkes kadının yıkılmasını beklemişti halbuki o ilk darbesini bebekken yemişti. Yıkılmaya hiç niyeti yoktu ta ki o kara gözler hayatına girene kadar. Sorun değildi güçlüydü ve daha da güçlü olacaktı. Kimse tahmin etmemişti maviler siyaha boyanırken...