Kırılmış biri çok güzel susar, her şeyine hasret kalırsın!
Dilim lal, kalbim atmayı unutmuş gibiydi gerçi konuşmasak da olurdu gözlerimiz bizim yerimize konuşuyordu.
Baştan aşağı inceledim onu zayıflamıştı, mavi gözleri solmuş ve bileklerine dövmeler eklenmişti. Nefes alışları sıklaştığı göğüs kafesinin hızlı inip kalkmasından belli oluyordu. Nefesi ona yetmiyor gibiydi ama o bunu hiç umursamadı bile.
Bir adım atmak istedim onu kollarımın arasına almak istedim ama bir şeyler bunu yapmama hep engeldi. Ne ayaklarım bir adım atıyor ne kollarım sarılmak için havaya kalkıyordu. Sanki kollarıma ve bacaklarıma beton dökmüşler hareketimi kısıtlamışlardı.
Uzun bir süre ikimizden de ses çıkmazken kapıda üzerinde hemşire kıyafeti olan bir kadın belirdi. Bakışlarım Tamay'dan hemşireye kaydığında kadın hafif gülümseyerek "Bölüyorum ama Tamay Hanım ilaç vaktiniz geldi gitmemiz gerekiyor." Dedi.
Bakışlarımı hemşireden çekip Tamay'a çevirdiğimde hafif gülümseyerek "Gitmem gerek sevgili belki daha sonra..." diyerek sustu ve dayanamadan "Zamanla affedersin beni, belki de yeniden güzel karın olurum ama şu an değil bu haldeyken olmaz! Şimdi git sadece iyi olduğumu gör daha fazla eziyet çekme diye getirdim seni buraya!" dediğinde iç çekip gözünden bir damla yaş düşürdü.
Arkasından öylece bakarken bir şey dememe bile izin vermeden hemşireyle kapıdan çıkıp öylece gitti. Bütün vücudum hissizleşirken parmak uçlarım uyuşmaya başladı.
Ne yaşadım ben az önce?
Neyin nesiydi bu?
Rüya mıydı yoksa kâbus mu?
Boş gözlerle öylece kapıya bakarken birden Milan belirdi elindeki telefonla bir şeyler yaptıktan sonra bana bakıp "Hadi seni eve bırakayım!" dediğinde sadece başımı salladım. Milan aşağıya inerken bende odadan çıkmak için ilerlerken yatağın üzerindeki fular dikkatimi çekti.
Adımlarım yatağa doğru ilerlerken yatağın kenarına gelip hızla fuları elime alarak cebime koydum ve oyalanmadan odadan çıktım. Merdivenlerken indiğimde Milan beni aşağıda bekliyor kendi kendine bir şeyler söyleniyordu.
Yanına yaklaştığımda ifadesiz bir şekilde "Neye söyleniyorsun yine?" diye sorduğumda sinirle "Yaşadıklarıma sitemim başka bir şeye değil!" dedi. Hala Milan'a baktığımda "Olmuyor Barlas! O hiçbir zaman iyileşmeyecek gibi. Resmen kendi elleriyle kendi ölümünü yazıyor! Ne acı değil mi sevdiğin bir kişinin günden güne ölmesini izlemek?" dediğinde boğazımda bir yumru oluştu.
İçimde büyük bir öfke birikirken Milan'ın yakasına yapışarak kulağına eğilip "Bir daha sakın Milan ölümden bahsetme!" diyerek yakasını bırakıp dışarıya çıktım. Arabaya ilerleyip hızla kapısını açarak bindiğimde aynı hızla kapısını kapatıp Milan'ı bekledim.
Milan'da arabadaki yerini aldığında hiç vakit kaybetmeden yola koyuldu. Yol boyu ikimizden de ses çıkmazken evin önüne geldik yine bir şey demeden arabadan inip hızla eve girdim. Sahralar kapıyı gürültüyle kapatmamdan korkmuş olmalı ki herkes kapının önünde toplanıp beni izlemeye başladı.
Sinirle elimdeki anahtarı anahtarlığa fırlatmamla aynasının kırılıp yere dökülmesi bir oldu. Cam kırıklarını umursamadan öylece merdivenlerden yukarıya çıktım. Asya'nın arkamdan gelmesini umursamadan odaya girip kapıyı çarparak kilitledim.
Kapının ardında Asya ve Sahra'nın sesleri gelirken Selim kapıyı yumruklamaya başlayarak "Kuzen iyi misin? Lan açsana kapıyı!" diye bağırdığında sadece yatağa oturdum. Selim'in sesi gittikçe şiddetlenirken Eylül'ün olduğunu düşündüğüm ses "Biraz rahat bırakın belli ki onu sinirlendirecek şeyler olmuş!" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAMRA
ChickLitHerkes kadının yıkılmasını beklemişti halbuki o ilk darbesini bebekken yemişti. Yıkılmaya hiç niyeti yoktu ta ki o kara gözler hayatına girene kadar. Sorun değildi güçlüydü ve daha da güçlü olacaktı. Kimse tahmin etmemişti maviler siyaha boyanırken...