Bölüm 30: MÜNFERİT

50 3 18
                                    


Kendi izini sürmek, münferit bir ruhun en değerli serüvenidir.

Sırtımda hissettiğim parmaklarla uykum yavaş yavaş açılırken gözlerimi usulca açtım. Barlas çenesini omzuma koymuş gülümseyerek uyanmamı izlerken bende uyku sersemi gülerek ona baktım.

Barlas eğilip yanağıma kocaman bir öpücük kondurup oturur pozisyona gelirken "Biraz daha uyusaydın tek başıma gidecektim!" diyerek sitem etti. Yattığım yerden doğrulup anlamayan gözlerle ona bakarken "Nereye? Nereye gidiyordun bensiz?" diye sorduğumda gülüşü yüzünde büyüdü.

Merakım gitgide büyürken saçlarımı öperek "Seni kaçırıyorum güzel karım! Karı koca kısa bir tatili hak ettik bence, sence de hak etmedik mi?" Dediğinde ellerimi birbirine çarparak Barlas'a sarıldım.

Barlas kahkaha atarken ondan ayrılıp "Ben hemen hazırlanayım o zaman." Diyerek kalkarken duraksayıp "Kaç gün kalacağız?" diye sorduğumda Barlas omuzlarını kaldırıp indirerek "Canımız ne kadar isterse." Dediğinde daha da mutlu oldum.

Son birkaç gündür yaşadıklarımız bizi yorarken yılların vermiş olduğu yorgunluk daha da perişan etmişti bizi. Barlas'ın ayarladığı bu tatil hem ona bende bana çok iyi gelecekti buna fazlasıyla emindim.

Banyodan çıkıp üzerimi giyinirken yolculuk için en rahat kombini yapmıştım. Barlas yatakta oturmuş benim acelemi izlerken bir taraftan da keyifli bir şekilde sırıtıyordu.

Sonunda her şeyi hazırladığımda Barlas yataktan kalkarak "Sonunda bitti bu kargaşa hadi çıkalım!" diyerek hazırladım çantayı alıp odadan çıktık. Merdivenlerden inerken Barlas oflayarak "Yavrum taşınıyoruz demedim ki tatile gidiyoruz dedim, bu kadar şey almaya gerek var mıydı?" diye sordu. Barlas'ın söylenmesine omuz silkerken "Hepsi lazım şeyler lütfen söylenme!" dedim.

Sahra ve Selim evde olmadığı için onlara bir not bırakarak evden çıkıp arabaya yerleşerek yola koyulduk. Hava ne çok soğuk ne çok sıcaktı baharın ılıklığı ve açan çiçeklerin mis kokusu havaya hâkimiyet sürüyordu.

Yol boyunca neşeli bir şekilde şarkılar söylerken sonunda Ağva'ya geldik. Arabadan inip karşımdaki tatlı oteli incelerken Barlas yanıma gelerek elimi tutup ilerledik.

Barlas son ayarlamaları yapıp odanın anahtarını alırken birlikte odaya doğru ilerledik. Odaya giriş yaptığımızda direk camları açarak dışarıyı izlemeye başladım yeşil ve mavinin uyumu kendine hayran bırakırken havanın temizliği ile mayışmıştım.

Barlas arkamdan gelip belime sarılırken kulağıma yaklaşarak "Burası şimdiden iyi geldi sanki sana." Dediğinde başımı sallayarak başımı göğsüne yasladım.

Bu huzurdu, huzurun ta kendisiydi ve en sevdiğim yerdi. Barlas'ın dört duvarı bir çatısı olmasa da evimdi sığındığım yerdi ve hep böyle kalacaktı.

Barlas saçlarıma sayısız öpücükler kondururken "Açız sanki he ne dersin?" diye sorduğunda başımı sallayarak "Hem de kurt gibi açız!" dediğimde hafif bir sesle kahkaha attı.

Birlikte üzerimizi değiştirip yemek yemeye çıktığımızda arabayı değil de yürümeyi tercih etmiştik. Gökyüzü pırıl pırıldı hava esiyor olsa da insanı üşütmüyordu.

El ele tutuşmuş liseli aşıklar gibi yürürken tatlı bir restoran bulup oturduk. Menüye göz gezdirdikten sonra siparişlerimizi verip yemeklerin gelmesini bekledik.

Etrafa bakınırken "Çok şirin değil mi?" diye sorduğumda Barlas gülerek "Hoşuna gitti burası galiba?" dediğinde kıkırdadım. Masanın üzerinden uzanıp elimi tutarken "İstersen buraya taşınabiliriz?" diye sorduğunda biraz düşünüp "Evet çok güzel burası ama zaman geçtikçe sıkılırım ben buradan!" dedim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 04 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KAMRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin