Bölüm 61 - Kaldırımda Açan Çiçek 🌸

450 30 4
                                    


"Birini hiçbir zaman affedemeyeceğini anladığında ondan vazgeçersin...
Birini ondan hiçbir zaman vazgeçmeyeceğini anladığında affedersin."

Frida Kahlo

Vazgeçmek!.. Konu sen olunca hiç lugatımda olmamıştı bu kelime. Lakin sana öğretmem  gerek belli ki. Beni bulamazsan üzülme, eşyalarımı bulursun odamın birkaç yerinde. Biraz dağınımdır bilirsin, darmadağın sevdim seni de. Birkaç resmimiz var konsolun üzerinde, yastığımda kokum var. Beni bıraktığın yerden geriye doğru giderken anılarımızı topla cebinde. Kırılanları bırak, kalsın yerinde. Beni güzel hatırla sevgilim. Yediğin ilk tatlının yüzünde bıraktığı mutluluk gibi hatırla. Salıncakta sallanırken gökyüzüne uçarcasına kollarını açtığındaki özgürlük gibi hatırla. Bir kez duysanda yıllardır arayıp bulamadığın fakat bir radyoda birdenbire karşına çıkan şarkının verdiği heyecan gibi hatırla beni...

Sana söylemiştim! Biz hiç mutlu çiftler gibi sıradan şeylerle devam etmeyecektik yolumuza. El ele tutuşup sokaklarda yürüyemeyecektik en basitinden. İşte bu ufacık şeyin ağırlığı bile nasıl sancıtıyor kalbimi bir bilsen. Seninde böyle tuhaf isteklerin olmuş mudur diye düşünürdüm ara sıra. Öyle ki ben seninle yapmadığım şeyleri bile özlüyorum. İhtimalini özlüyorum en çok. Hayal etmeyi severdim mesela, artık düşlerim bile yarım kalacak. Tıpkı sevdamız gibi...

"Ne düşünüyorsun bu kadar? Veda edemeyeceğin için mi üzülüyorsun yoksa?"

Veda etmek mi? İki insan birbirine daha kaç defa veda edebilirdi ki? Hem de bir türlü ayrılamıyorken! O yüzden güldürmüştü ya bu düşünce beni. Usulca dudaklarım kıvrılırken diktiğim bakışlarımı bir an olsun çekmedim üzerinden. "Bizim vedalaşmak için sözcüklere ihtiyacımız yok. Zaten bu bir veda da değil. Bedenlerimizi öldürmen ruhlarımızın kavuşmasına engel olmadı hiçbir zaman."

"Kendini böyle mi avutuyorsun. Ama iyi tarafından bakarsak kabullenmişsin sonunda. Sizi asla kurtaramayacağını, bulacağı tek şeyin ölü bedenin olacağını anlamışsın."

"Buradan çıkacağım biliyorsun değil mi Burak? İster ölü olsun ister diri. Buna rağmen bildiğim, hatta emin olduğum tek bir şey var. O da senin sonunun çok yakın olduğu!"

"Kaybedecek bir şeyim yok. Senin aksine!"

Söylediği şey de ciddi miydi? Sahiden kaybedecek bir şeyi yok muydu? Kaşlarım merakla havalanırken ses tonum aksini iddia edercesine "Kızından ne çabuk vazgeçtin?" diye sorduğum an bakışları değişti aniden. Yüzündeki alaycılık son bulmuş, çatık kaşlarının altında sorgu dolu bakışların hedefi olmuştum. Rahat tavrından ise eser kalmazken ellerini cebinden çıkarıp şüpheyle yaklaşmaya başladı.

"Ne biliyorsun onun hakkında? Kimden, nasıl öğrendin?"

Onun aksine oldukça rahat bir tavırla "Senin hakkında sandığından daha çok şey biliyorum. Benimle pazarlığa oturmanı sağlayacak kadar çok şey!.." dediğim an hızlı bir soluk alıp kasılan çenesiyle sabırsızca yaklaşıp üzerime eğildi. Tehditkâr bakışları altında "Konuş, ne biliyorsan konuş!" dese de pek ikna edici bir öfkenin tesiri altında hissetmiyordum. Aksine keyif veriyordu bu hali.

"Sakin ol, elbet konuşacağız." derken bakışlarımla Ceylan'ı işaret ettim. "Ama önce Ceylan, onu bırakacaksın. Derdin benimle Burak, yoksa kızını unut. Gölgesini bile göstermem sana." dediğim an hışımla geri çekilip yerinde duramaz bir halde konuşmaya başladı. Daha doğrusu beni sorgulamaya. Kafasında bir çok soru işareti vardı belli ki.

"Neden sustun? Madem benimle bunun pazarlığını yapacaktın neden bunca zaman sustun? Blöf yapıyorsun değil mi? Sadece onun varlığından haberin var. Tek bildiğin bu ve sadece blöf yapıyorsun!" diye konuştuğunda tek kaşım havalanmış bir şekilde okları ona çevirdim.

ARSEN K. (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin