Bölüm 38 - Acı Haber!

1.5K 53 11
                                    

Mahir'den...

Öfkeyle dişlerimi sıkıp kapının pervazında duran kadına baktım. Eğer buna katlanıyorsam tek sebebi oydu. Bir yandan da içim bas bas bağırıyordu. Kabul etmek istemesem de bu adam hayatımı kurtarmıştı.

"Bitti mi?" diye sertçe sorup yüzüne baktım. Elindeki tentürdiyotlu pamuğu kenara bıraktıktan sonra sargı bezini yapıştırdı ve geri çekilip aynı soğuk ifade ve sert çıkan ses tonuyla konuşmaya başladı. "Hangi ara omzunu bu kadar zorladın da yaranı kanatmayı başardın bilmiyorum ama rahat dursan iyi edersin. Çünkü bende en az senin kadar sana tahammül edemiyorum." dediği an gözlerimi tekrar Arsen'e çevirdim. Bakışlarını ben hariç her yerde dolaştırırken istemsizce dişlediği dudaklarına baktım. Az önce beni öpen dudaklara...

"Aslında benim pek suçum yok. Hemşirem beni biraz hırpaladı galiba. Aramızda küçük bir sürtüşme oldu az önce de. Ama seni tutan yok. Kapı orada doktor." diye konuştum umursamazca. Fakat söylediklerimi anlayamamıştı galiba. Dönüp arkasındaki kıza baktığında Arsen hızla durumu toparlamaya çalıştı. "Gitmek isteyince ben de engel oldum, hepsi bu." deyip gözlerini benimle birleştirdi ve tehditkar bir ses tonuyla tekrar konuştu. "Eğer bir daha böyle bir şeye yeltenmezse ben de engel olmam."

Bu sefer alayla yüzüne bakıp "Ben gitmeye yeltenmem ama sen yine engel olmak istersen olabilirsin." deyince hızla bakışlarını kaçırıp bir şey yokmuş gibi Arslan'a baktı. Arslan ise soğuk bir tavırla tekrar bana dönüp sandalyede asılı olan ceketini aldı ve kapıya doğru yönelip durdu. Başını bana doğru çevirip konuşmaya başladı sonra.

"Burada olmamın tek nedeni Arsen. Bizim aramızdaki fark da bu işte! Sen onun için adam vurursun. Ben onun için hayat kurtarırım."

Ceketini omzuna atıp odadan çıkınca bakışlarımı Arsen ile birleştirdim. Yine gözlerini kaçırıyordu. "Bu adam buradan gidecek! Senin etrafında dolanması hoşuma gitmiyor, bilmiş ol!" dediğim an hızla bana bakıp kaşlarını yukarı kaldırdı. Sonra da kapıyı kapatıp yanıma geldi ve karşımdaki sandalyeye oturup kollarını birbirine bağladı. "Hoşuna gitsin veya gitmesin, Arslan burada kalacak. Hem bırak sen şimdi Arslan'ı. Neydi o imalı laflar? Sen neyin peşindesin?" diye çıkışınca ben de aynı şekilde hesap sorarcasına yüzüne baktım.

"Asıl sen neyin peşindesin kızım? Aptal mıyım ben? O adamın sana nasıl baktığını görmüyor muyum? Gidecek dedim, bitti!"

"Burası benim evim, kimin kalıp kimin gideceğine ben karar veririm. O yüzden senin ne istediğin umrumda değil. Sen iyileşene kadar Arslan hiçbir yere gitmeyecek!"

Gerçekten baş etmesi bu kadar zor bir kadın görmemiştim. Sabır dilercesine bir nefes çektim bu yüzden. Bir nebze sakin kalmayı diliyordum ama olmuyordu. "Madem bu kadar çok istiyorsun kalmasını, o zaman sonuçlarına da katlanacaksın. Karşıma geçip neyi ima ettin diye hesap sormayacaksın. Çünkü o adam burada olduğu sürece ona öğretmem gereken şeyler olacak."

O an merakla kaşlarını çatıp yüzüme baktı. "Neyi öğrenecekmiş Arslan, anlamadım?" diye sorunca net bir şekilde konuşup "Bana ait olan şeylerden uzak durması gerektiğini!.." dediğim an kaşları gevşeyip kollarını birbirinden ayırdı. Daha sonra ise bana doğru eğilip tam gözlerimin içine baktı. "Öyle mi? Peki sen, sana ait olan şeylerden bu kadar çabuk mu vazgeçersin?" dediği an bu sefer merakla kaşları çatılan bendim. Ne demek istiyordu?

"Ne diyorsun sen?" diye sorunca geri çekilip yüzüme baktı ve bir anda "Mektubu okudum. Demek yollarımız ayrıldı öyle mi Mahir Turan? Demek bu kadar kolay çekip gitmek?" diye konuşunca anladım. Bu sefer fena batırmıştım! Bana kızgındı, bunu her halinden anlamak mümkündü. Asıl sorun bundan sonrasını nasıl toparlayacağımdı.

ARSEN K. (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin