Bölüm 34 - Mahir'in Uçurtması

1.1K 64 17
                                    

Mahir'den...

Her insanın ellerinden kayıp gidecek diye ödü koptuğu bir uçurtması vardır. İpini ne kadar sıkı tutarsanız tutun, elinizden kayıp gitmesi için tek bir an yeter ve o an geldiğinde kalbiniz hızla fakat ince bir sızıyla çarpmaya başlar. Çünkü bilirsiniz! O uçurtma, ipini kurtardığı an gitmiş ve siz bitmişsinizdir. Bense ellerimden kayıp giden uçurtmamın peşinden koşar gibi koşuyordum soğuk ve kasvetli hastane koridorunda. Önüme çıkan her yüze sorular soruyor, her odadan içeri kafamı uzatıp göremediğim suret karşısında tekrar bir koşuşturma içine giriyordum. Ta ki onu görene kadar.

Duvara yaslanmış adamı, yani Rüzgar'ı görür görmez soluğu onun yanında aldım. Telaşla "Ne oldu? Neden burada?" diyerek Arsen'i sordum. Gözlerini yavaşça yerden kaldırıp yüzüme baktı. "Önemli bir şey yok. Doktor açlıktan olduğunu ve bu ara yoğun bir stres altında olduğu için bu halde olabileceğini söyledi." Başımı birkaç saniyeliğine içeride yatan kıza çevirip tekrar Rüzgar'a döndüm. Ben sessiz kalırken konuşan yine o oldu. "Arsen benim için kıymetli Serhan. Bir kardeşten de farksız değil. Uzakta olmam gözümün onun üzerinde olmadığı anlamına gelmiyor. Beni anlıyorsun değil mi?" derken soğukca gözlerime bakıyordu. Bunun açık bir tehdit olduğunu biliyordum. Fakat Arsen burada bu haldeyken onunla kavga edecek değildim.

"Onu kollamak istediğini anlıyorum. Ama sen de şunu bil. Senin sadece gözün onun üzerinde.Benim gözüm de o, kalbim de... Ve emin ol, ben canımı senden daha çok düşünüyorum." Konuşmanın burada bittiğini düşünerek odaya girmeye yeltendim. Fakat kolumdan sertçe tutan adam buna engel olurken sessiz ve net bir şekilde konuşmaya başladı. "Mahir Turan! Şunu bil ki bundan sonra da benim gözüm senin üstünde." Söylediği şeyle aniden kaşlarım çatıldı. Demek öğrenmişti! Öyleyse neden bu kadar sakindi ve bana hesap sormuyordu?

"Madem biliyorsun, ben de Arslan'ın hâlâ Arsen'i sevdiğini biliyorum. Eminim sende biliyorsun. Niye önce ona değilde bana haber verdin?" diye sordum ve kolumu sertçe çekip ondan kurtardım.

Sorduğum soruya biraz sessiz kalsada sonunda duymayı beklemediğim bir şey söyledi. "Eğer sabaha kadar senin değilde onun adını sayıklasaydı onu arardım."

*****

Elini avucumun içine hapsetmiş, uyanması için saniyeleri sayar hale gelmiştim. Neredeyse onu kaybettim sanmıştım. O uçurtma beni bırakıp gitti sanmıştım. Ama şimdi elini sımsıkı tutuyordum. Sanki bıraksam gidecekti benden. Öyle ki dün bırakmıştım onu. Ne aramış ne de sormuştum. Aslında öylesine kızgındım ki ona! Şimdiyse ne bir kızgınlık ne de kırgınlık...

Şimdi tek isteğim gözünü açmasıydı. Az önce doktor gelip uyandığında çıkabileceğimizi söylemişti. Öyle ki çok geçmeden gözlerini yavaşça aralamaya başladı. Önce bir süre tavanı izledi. Daha sonra ise gözleri yavaşça bana doğru indiği an hiç kıpırdamadan öylece bakmaya başladı bana. Sanki bir çeşit şoktaydı. Hiç bir tepki vermiyordu. Yine de usulca doğrulup bakmaya devam etti.

"Arsen... İyisin değil mi? Doktor uyanınca çıkabileceğimizi söyledi." dedim. Fakat bu sefer bir tepkiden daha fazlasını gösterip hızla boynuma atıldı. Derin nefesler alırken sarsılıyor, nefesi tenimi alev gibi yakarken saçlarımın arasında gezinen ince parmakları sanki ruhumu okşuyordu. Bu hareketi önce beni afallatırken çok geçmeden bende kollarımı yavaşça bedenine sardım ve öylece bekledim. Bu anın bitmesini değil, tek bir kelime de olsa bir şey söylemesini. Onu korkutan bu şeyin ne olduğunu söylemesini bekledim ve sonunda geri çekilip yüzüme baktı.

"Senden nefret ediyorum." dediği an söylemesini istediğim şey bu değildi ama bizim hangi işimiz normaldi sanki?

"Öyle mi? Neden?"

ARSEN K. (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin