Bölüm 5 - Darmaduman!

2.5K 114 8
                                    

Biraz öne eğilip dirseklerimi dizlerime dayadım. Dikkatle yüzüne baktığımda ise anlatmasını bekledim fakat ellerini cebinden çıkardı ve camın kenarından ayrılıp mutfağa doğru yürümeye başladı. "Nereye gidiyorsun?"

"Sende çay istiyor musun?" dediğinde bu adamın cidden çaya bu kadar takmasına anlam veremedim. Arkamı dönüp ona baktım. "Ben çay içmem." dediğimde ciddi olup olmadığımı ölçmek için yüzüme baktı, bir süre sonra da "Tuhaf olduğun buradan bile belli. Kahven nerede?" diyerek dolapları karıştırmaya başlamıştı ki "Sen niye bu kadar çayı seviyorsun ki?" diye sorunca açmak için tuttuğu kapağı geri bıraktı. Birkaç saniye öylece durunca ayağa kalktım. "Mahir? İyi misin?"

Ne olduğunu anlamak için yanına gittim. Dikkatle ona baktığımda yüzü kireç gibiydi. Kolunu tutup hafifçe sarsdığımda ise yüzünü yavaşça bana çevirdi. Fakat gözlerime bakmadı. Bir şey olmuştu ama ne olduğunu bir türlü anlayamasam da üstelemedim. "Sen git otur, ben yaparım." dediğimde aynı yavaşlıkla başını sallayıp tekli koltuklardan birine oturdu. Bende kahvesini yaparken ara sıra ona bakmayı ihmal etmedim.

Kahvesini önüne koyduğumda uzun süre sonra yüzüme baktı. Bir şey demese de önemli değildi. İlk defa onu böyle görmüştüm çünkü. Bende karşısına oturduğumda kahveden içmesini bekledim. Ama içmedi. "Soğuyacak..." dediğimde ise "Boşver." dedi sadece. "Şimdi ne istiyorsan sor. Bende gideyim."

"Tamam, olayı en başından anlatmanı istiyorum Mahir. O gün... O otoparka neden gittin?" Sesimin titrememesine özen göstererek konuşmaya başladım. Çünkü soracağım her soru yüreğime batacaktı. Her cevap ise bana o günü yaşatacak gibiydi.

"Benim işe ihtiyacım vardı. Şirket'te bir iş ayarladı tanıdıklar. Ne olursa... Temizlik, tamirat. Gece gündüz." Bakışlarını cam tarafına çevirip devam etti. "Ay sonu geldi ama ortada para yok. O parada bana lazım. Sonra bir it varmış. Adını bilmem, yüzünü hiç görmedim. Demiş ki, bu deneme süreciydi. Bir ay daha çalışıp öyle alacak parayı. Tamam dedim bende. Paraya ihtiyacım oldu bir kere. Ne derse yapacağız. Çalıştım bir ay daha. Ay sonu geldi yine. Bu sefer de dediler Şirket'in bütçesi maaşları ödeyemeyecek. Öyle olunca biraz hır gür çıktı. Çıktım işten. Birkaç gün oldu olmadı. Akşam üstü bir telefon... Aylığım ödenecekmiş, öyle dedi adamın biri. Koşa koşa gittim bende. Şirket'in kapısına vardım, Güvenlikten başka kimse yok. Kapatmışlar kapıyı. Bende maaşımı vereceklermiş, çağırdılar deyince hiç uzatmadan otoparka gitmemi söyledi. Oradan içeri giriş vardı. Gittim girdim otoparka. Sen o gün orada başka birinin daha olduğunu söylerken haklıydın. Vardı... Ama ben kimseyi görmedim. Gördüğüm tek şey de cansız bir bedendi..."

"Yeter! Dur..." diyerek konuşmasını engellediğimde hızla ayağa kalktım. "Anlatma... Bu kadar yeter..." Elim ayağım titremeye başladığında başımın döndüğünü hissettim. Sendeleyerek koltuğa geri oturdum bu sefer. Bu çok fazla gelmişti. Kesinlikle çok fazla gelmişti. Kalbimin göğsümden çıkacak kadar çok attığını, çektiği acıyla patlayacak gibi olduğunu hissettiğim an elimden tutan adama kaydı gözlerim. "İyi misin?"

Endişeli gözlerle bana bakışını görünce kafamı olumsuz anlamda salladım. İyi değildim çünkü. Sadece ellerim değil tüm vücudum titriyordu. Aniden beni kucakladığında ne yaptığını sorgulamadım. Sadece ağlamak istedim. Kafamı göğsüne koydum ve usulca ağladım. Fısıltıyla "Baba..." diye diye ağladım.

Bir süre sonra ise yüzüme değen ıslak ellerle açtım buğulu gözlerimi. Hâlâ Mahir'in kucağındayken sakinleşmem için yüzümü suyla ıslatıyordu. Gözyaşlarım yüzüme çarpılan suya karıştı ve saç diplerime doğru kaydı. Kayarkense aslında saç diplerime değil kalbime düşen bir kordu gözyaşlarım...

ARSEN K. (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin