Bölüm 66 - Şah Mat

366 19 1
                                    


"Oyun bitince Şah da Piyon da aynı kutuya konur!"


Tik... Tak... Tik... Tak...

Saat dakikaları, gözlerim yelkovanı kovalıyordu. Hem de oldukça uzun bir süredir. Sanırım elli sekiz dakikadır... Hayır bir saniye! An itibari ile elli dokuz dakika olmuştu ve o an banyonun kapısı açılmış, bu da dikkatimi dağıtmıştı. Oysa düşünüyordum değil mi? Biraz daha uzun kalabilirdi. "Neden erken çıktın?" diye söylenirken gözlerim ruhsuzca Mahir'i bulmuştu. Bulmamalıydı! Öyle ki planım yalnızca kendi kendime söylenip dakikaları saymaya devam etmekti. Yarı çıplak bedeninden süzülen su damlacıkları görüşümü kısıtlayan havluya varınca kaybolurken nasıl odaklanabilirdim? Neden bu kadar düşüncesiz davranıyordu şimdi bu adam!

"Kıyafetlerini alıp banyoda giyinemez miydin?"

Bir kez daha kendimce sitem ettiğimde dudakları düz bir çizgi halinde dururken yalnızca kaşları çatıldı. Ne saçmaladığıma anlam veremediğini sorgularcasına attığı bakışlarından anlamak güç değildi. Şuan bana istediği kadar saçmalıyor gözüyle bakabilirdi. Nasıl olsa gün sonunda tüm suçu hormonlarıma atacaktım! Tıpkı şuan edepsiz düşüncelerimi onun üzerine attığım gibi. Bundan bir an evvel kurtulmalıydım sanırım. Bir ümit ellerimi yüzüme kapadım. Şuan odamın içinde yarı çıplak, karizma abidesi ve beni kendine çeken bir adamın varlığını yok saymalıydım.

"Arsen? Allah aşkına, napıyorsun?"

"Düşünme yetimi kaybetmemeye çalışıyorum."

Yüzümü kapadığımdan dolayı sesim boğuk çıkmıştı. Ben bile ne dediğimi zor anlarken Mahir ne anlasındı? Anlamamıştı! Bu nedenle yüzümü kapadığım ellerimi bileklerimden tutarak hızla indirdiğinde yüzünde çarpık bir gülümseme, sesinde ise edepsiz bir ima vardı. "Utangaç kızı oynamak için biraz geç kaldın yavrum. Sen o sınırı çoktan aştın hatırlar mısın? Eğer unuttuysan karnındaki eserimize bakman hatırlamana yardımcı olur." diyerek yatağın ucuna oturmuş ve elindeki havluyla saçlarının nemini almaya başlamıştı. Ben ise engel olamadığım bakışlarımı karnıma yönlendirmiştim. "Terbiyesiz!"

"Ne dedin?"

Ne mi dedim? Ne dediysem içimden dedim, demedim mi?

"Kime ne dedim."

Elindeki havluyu indirdiği sırada şüpheli bakışlarının odağı ben olmuştum bir anda. "Bir daha söyle bakalım, kimmiş terbiyesiz?" Ben onu içimden demiştim bir kere. Onu nereden duymuştu?

"Mahirciğim? Zihin okuyabildiğini bilmiyordum birtanem." derken üzerine doğru uzanıp iki yanağını yalandan öperek devam ettim. "Tebrik ederim. Vallahi aştın kendini." demiştim ki tam geri çekileceğim sırada kollarımdan tutup ne olduğunu bile anlamadan bedenimi kucağına çekti hışımla. "Oha! Yavaş, hız sınırını aştınız!"

Dediğimi zerre umarsamazken sırtımı dizlerinin üzerine yatırmış fakat başım havada kalıp saçlarım yere doğru sarkmıştı. Mahir ise yüzüme odakladığı bakışlarını bir an olsun çekmezken çırpınmama dahi aldırış etmedi. Ben de zaten nafile olduğunu anlayıp pes etmiştim. Tabii bu bir dakika bile sürmemişti. İyi ki ben ülke falan yönetmiyordum, amma çabuk pes edip teslim olmuştum be!

"Bana bak..." dedi sonra tok bir sesle. Yalnız Mahirciğim bilmem farkında mısın ama zaten sana bakıyorum. "Ne oluyor sana? Hamza ile konuştuktan sonra durgunlaştın. Ne konuştunuz da ikinizin de yüzü sirke satar hale geldi söyle bakalım."

Sertçe yutkunurken buldum kendimi. Halbuki şuan hesap sorması gereken tamamen bendim. "Sen Ceylan ile ne konuştuğunu benimle paylaştın mı ki bunu merak ediyorsun. Hem madem bu kadar merak ediyordun Hamza'ya sorsaydın. En yakın arkadaşın değil mi bu adam senin?" diye art arda savunmamı sıralamış ve kurtulabileceğimi umarak kalkmaya çabalamıştım. Ah ne büyük bir yanılgıydı! Değil belimi doğrultmak kılımı bile kıpırdatamamıştım. "Ya bıraksana! Ağız tadıyla hesap da soramadım zaten sana. Orada elimden kurtuldun diye sevindin, peki burada çenemden kurtulabilecek misin?"

ARSEN K. (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin