Bölüm 8 - A.

1.9K 102 9
                                    

Kafamı hafifçe çevirip ona baktığımda "Ne var?" diye soğukça sordum.

"Yardım etmek istediğini sanıyordum." dediğinde gözüm elinde ki life kaydı. Asla onu yıkamayacaktım! O da bu düşüncemi duymuş gibi "Sadece sırtımı yıkamama yardım et. Elimi uzatamıyorum." deyince yine bunun benim yüzümden olduğunu kendime hatırlatmam gerekti. İstemeyerekte olsa ona yaklaşıp duşakabinin içine girdim. Bana sırtını döndüğünde kaşlarımı çattım. Altındaki pantolonu hâla duruyordu. Gerçi böylesi tabi ki doğru olandı.

Elinden lifi alıp biraz ıslattım ve onu köpürtüp sırtına sürmeye başladım. Canını yakmamaya çalışıyordum. Çünkü kalasların çoğu sırtına gelmişti ve bu yüzden vücudundaki morluklar net bir şekilde görünüyordu. Morlukların haricinde ise birkaç kesik izi vardı. Bu kesiklerin neden olduğunu sormaya cesaret edemeyip sustum.

İşim bitince "Durulayabilirsin." dedim. Bana dönüp lifi elimden aldı. "Gerisini ben hallederim." dediğinde başımı sallayıp banyodan çıktım. Adımlarımı mutfağa yönlendirdiğimde ona bir çorba yapmak istiyordum. Cebimden telefonumu çıkarıp bir çorba tarifi buldum. O duştan çıkmadan çorbayı yapıp ocağa bıraktım.

Daha sonra banyoya yöneldim fakat odasının kapısını aralık görünce kapıya yaklaştım. Aralık olan kapıdan içeri baktığımda onun çoktan uyuyakalmış olduğunu gördüm. Duştan çıktığını duymamıştım halbuki.

Salona gidip çantamla ceketimi aldım ve sesizce evden çıktım. Zaten yarın tekrar nasıl olduğuna bakmaya gelecektim.

***

Mahir'den...

Her yanım ağrıdan sızlıyordu. Sızlıyordu ama ben asla sesimi çıkarmazdım. Çünkü kalbim onca yıl sızlarken ben gıkımı çıkarmadım. Şimdi bir 'Ah!" desem ona büyük ayıp olurdu. O yüzden sustum. Susmak can acıtmazdı. Asıl can acıtan konuşmak isteyipte susmak zorunda kalmaktı...

Banyodan çıktığımda odaya girecektim fakat mutfaktan gelen sesleri duyunca oraya doğru ilerledim. Varlığımı farkettirmeden onu izlemeye başladım. Bir şeyler mırıldanarak bir o yana bir bu yana gidip duruyordu. Anladığım kadarıyla çorba yapıyordu ama buna ek sanki mırıldandığı şeye eşlik dans ediyordu. Bu beni nedense keyiflendirmişti.

Dudağım yavaşça kıvrıldığında benim halâ onu izlediğimi farketmedi. Mırıldandığı şeye biraz kulak kabarttığımda bunun tanıdık bir şarkı olduğunu anladım. Biraz daha onu izlersem beni farkedeciğinden odama gidip üzerime bir şeyler giydikten sonra yatağa uzandım. Öyle yorgun hissediyordum ki şuan uyku bana en iyi gelecek olan şeydi.

Fakat gözümü yumduğumda zihnimde canlanan tek şey biraz önce Arsen'in mırıldanarak mutfakta salınışıydı. Gözümü bir kaç defa açıp kaparken elim yastığın altına kaydı. Kaydığı sırada ise bir kağıt parçasını hissettim.

Kağıdı çekip göz hizama getirdiğimde istemsizce bakışlarım sertleşti. Kaç defa bu kağıdı yırtıp atmak istedim. Cayır cayır yakıp kül olsun istedim ama yapamadım. Çünkü bu mektup bana ondan kalan son şeydi. Bu mektup aslında benim her şeyimdi.

Elime ilk geçtiği an mutluluğumdu... Okudukça hayal kırıklığım... Daha sonra gözyaşım ve en sonunda da öfkem!

Mektuba halâ gözlerimi dikmiş bakarken odaya doğru yaklaşan ayak seslerini duydum. Mektubu tekrar yastığın altına koyup gözlerimi kapattığımda bir süre açmadım. Ta ki kapı sesi gelene kadar. Muhtemelen uyuduğumu zannedip gitmişti. Yavaşça yataktan kalkıp önce salona ardından mutfağa baktım ve gitmiş olduğunu gördüm.

Mutfağa girdiğimde burnuma öyle güzel bir koku gelmişti ki bunu görmezden gelip odama tekrar dönemedim. Kokunun geldiği yere, yani ocakta duran tencereye ilerleyip kapağını kaldırdım. Beklediğimin tam aksine çorba çok güzel gözüküyordu. Dayanamayıp onu bir tabağa aldım ve içmeye başladım. Tadı da en az kokusu kadar güzeldi. Hayretle çorbaya bakıp gülümsedim.

ARSEN K. (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin