Bölüm 50 - Baba Yarısı

597 33 3
                                    


'Aile, her türlü iyilik ve kötülüğün öğretildiği bir okuldur.'

Bu cümle yıllar önce bir yerden okuduğum ve yüreğimde hep ağırlığını hissetiğim bir gerçekti. Annemin yokluğunda en iyi öğretmenim olmuştu babam. İyilik ne demek ondan öğrenmiştim. Ona rağmen içimde bir kötü hep vardı. Onun gücünden bazen korkar bazen de bile isteye sığınırdım. İçimdeki kötülüğü bastıran babamdı ama sonra birgün... Birgün o gitti ve ben kötülük denen o duyguyla baş başa kaldım. Bir çocuk elindeki kötülükle her şeyi alt üst edebilirdi. Ben de yıllar sonra büyük bir pişmanlığın içine düşeceğimi bilmeden yaptım her şeyi. Ama şimdi biliyorum. Kalbimi saran bu kötülüğü, beni o kötülükle baş başa bırakanların kalbini yerinden sökmek için kullanacağım! İşte bu yüzden buradaydım.

Camın ardından hastahaneye bakarken beklediğim sadece biraz cesaretti. Bunca yıl sonra o gözlere bakıp sahiden yüzleşmek istiyor muydum? Başka bir seçeneğim var mıydı ki? İçimi en çok kemiren şeyi öğrenmek istiyorsam o kapıdan içeri girecektim. Ama öncesinde bir hesaplaşma yapmam gerekiyordu. Öyle ki Mahir'in sorularını yanıtlamadan onu böyle bırakmak istemiyordum. Kafamı usulca ona çevirdiğimde hâlâ oldukça öfkeli olduğunu gördüm.

"Hadi inmeyecek misin?" derken bile sesinde bir sabırsızlık vardı. Bir an önce gideyim ki o sırada öfkesi yatışsın ve öyle konuşalım istiyordu öyle mi? Eminim ben gelene kadar rahat durmayacaktı. Ya kaldığı yerden devam etmek için Kerim'i dövmeye gidecekti ya da... Açıkcası bu seçenek dışında başka bir olanak göremiyordum. Bu yüzden ısrarla yüzüne bakmaya devam ettim. Gözlerime baksın istiyordum. Yarım saat öncesine geri dönüp yaptığı planları gözleri parlayarak bana anlatsın istiyordum. Ama bu olağan dışı durum sadece masallarda olurdu değil mi? Bizim mutluluklarımız şarkıların nakarat kısmı kadardı. En güzel kısmı bir anda son buluverirdi.

"Konuşmadan inmeyeceğim. Bu kadar şeyin içinde bizi ertelemekten sıkıldım. Sorun her neyse şimdi halledelim bitsin istiyorum. Kavga edeceksek bile edelim. Seni böyle bırakıp, arkamı dönüp gitmeyeceğim."

Ne zaman bu kadar suskun kalsa sonunda mutlaka kötü bir şey oluyordu ama bu sefer müsaade etmeyecektim. Öfkesi neyse içinde halledemiyordu işte, bunu defalarca görmüştüm. Fakat bir anda yönünü bana çevirip elini benim koltuğuma yaslayınca irkilip geriye yaslandım. "Madem kavga etmek istiyorsun, edelim. Şimdi bana cevap ver. O adamlarla nasıl ortak olursun? Hadi diyelim mecbur kaldın, böyle bir şeyi benden neden sakladın? Ben neden o itin ağzından duyuyorum bunları?"

Duruşumu dikleştirip "Haklısın." dedim önce. Haklıyken üste çıkamazdım ya! Ama benim de bir açıklamam vardı tabii ki. "Sandığın gibi o adamlarla ben ortak olmadım. Her şey benim inisiyatifim dışında olmuş. Öğrendiğim gün sana söylemek istedim ama..."

"Ama sen susmayı tercih ettin." Yarım kalan lafımı tamamlarken gözlerinin mavisi koyulaşmış, direksiyonu tutan diğer eli boğum boğum olmuştu. Sonra bir anda gözlerini kısıp tespitte bulunurcasına konuştu. "Senin o gün söyleyemediğin şey buydu değil mi? Arsen ben sana ne dedim? Her ne olursa olsun senin ağzından duyacağım dedim!"

Gerçekten Kerim'i boğmak istiyordum. Bu kadar öfkelenmesinin nedeni şimdi anlaşılıyordu. Ona verdiğim sözün bu konu hakkında olduğunu düşündüğü için Kerim'den duyduğuna sinirlenmişti. Gerçi onun sinirlenmek için bahaneye ihtiyacı yoktu. Konu Kerim olduğu zaman esip gürlüyordu her daim.

"Benden duyduğun zaman gerçek değişecek miydi? Peki öğrenince ne yapacaktın? Zaten öfkeliydin daha çok öfkelenecektin. Bak bu durumdan en az senin kadar rahatsızım ama elimden bir şey gelmiyor. Ben artık sadece biraz huzur istiyorum. Her şey son bulsun ve biraz da olsa mutlu olalım istiyorum. Tıpkı az önceki gibi." dediğimde duraksadı. Kaşları gevşerken geri çekilip gözlerini benden çekti. İşte bundan sahiden nefret ediyordum. "Senden saklamakta hata ettim biliyorum ama bana yüz çevirme. Bunu yapma! Çünkü o zaman daha iyi anlıyorum. Sana dediğim şey de haklı olduğumu daha iyi anlıyorum. Biz değil uzaya gidelim yerin yedi kat dibinede saklansak yine de mutlu olamıyoruz. Nereye gidersek gidelim bir şekilde mutsuzluk bizi buluyor. Kaçamıyoruz!.."

ARSEN K. (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin