Bölüm 24 - Yalan

1.4K 76 1
                                    

Mahir'den...

Arsen'i Şirket'e bıraktıktan sonra telefonuma gelen konuma doğru yola çıktım. Görüşeceğim adam Arap Necdet diye biriydi. Eğer ona ulaşırsam Celal'e de ulaştım demekti. O yüzden gaza iyice yüklenip gideceğim yere vardığımda arabayı bir yere park edip indim. O sırada ise silahımı kontrol edip görüş alanıma giren eski terkedilmiş bir binaya doğru ilerlemeye başladım.

Kapısından içeri girdiğimde burnuma dolan kötü koku ve yerlerdeki cam kırıklarıyla içki şişeleri arasından merdivenlere ulaşıp yukarıya çıkmaya başladım. Üçüncü kata ulaştığımda uzakta duran büyük demir bir kapı gördüm. Tam da adamların tarif ettiği gibiydi. Kapıya ulaştığımda iki defa sertçe vurup açılmasını bekledim.

Kapı açıldığında ise üzerinde siyah atletli gözlerinin altı mosmor olan dağınık saçlı bir oğlan çıktığında "Kimsin?" diye soruşuyla alköllü olduğunuda anlamak zor olmadı. "Arap Necdet burada mı?" diye sorduğumda "Ne Necdeti?" der demez onu omzundan itip içeri daldım. İçeride gördüğüm manzara ise kapıdakinden farksızdı.

Koltukta yarı sızmış bir halde bir adam duruyordu. Ona doğru yaklaştığımda "Arap Necdet nerede?" diye tekrar sorunca hafifçe gözünü açıp bana baktı fakat soruma cevap vermeden gözünü tekrar kapatınca "Ya sabır!" çektikten sonra yakasından tutup kaldırınca bu seferde şaşkın gözlerle bakmaya başladı. "Manyak mısın lan sen?" diye yarım yamalak konuştuğunda "Manyağım lan! Ne olacak şimdi?" diye bağırmam üzerine enseme dayanan soğuk namluyu hisettim. Daha sonra ise kulağıma gelen sese kulak verdim.

"Güzel... Biz burada manyakları severiz. Ama inan kimsenin benden manyak olmasına izin vermiyorum ben... Bakıyorum benden daha manyak, sıkıyorum kafasına bir tane."

Yakasından tuttuğum çocuğu yavaşça bıraktım. Çocuk bir iki adım sendeleyip koltuğa düştüğündeyse yavaşça arkamı dönmeye başladım.

"Ha şöyle, hizaya ge-"

"Şşş, bak hani sen diyordun ya, benden daha manyakları sevmem diye... Ben de çok konuşanları sevmem biliyor musun?" dediğimde şartlar değişmiş, az önce ensemdeki namlu şimdi kendi sahibine dönmüştü.

Silahı iyice gırtlağına dayayıp "Şimdi söyle bakalım, sıkıyım mı kafana bir tane? Bak hem hava alır beynine oksijen gider." deyince aniden kahkaha atmaya başladı. Sonra da silahı tutan elimi tutup "Sen de en az benim kadar manyaksın, sevdim seni." dediğinde onu hızla omzundan itip silahı da bir kenara fırlattım. Yüzüm de mimik oynamazken "Aksine..." dedim, "Ben seni hiç sevmedim."

"Sorun değil, benimde ilgi alanım genellikle kadınlardır. Aynı anda birbirimizi sevmemiz pek şık durmazdı." deyip devam etti. "Ee senin derdin ne? Niye arıyorsun Arap Necdet'i?" dediğinde önce bir tipine baktım. Bu diğerlerine göre gayet düzgün giyimli, düzgün konuşan biriydi. Ama kafadan kırık olduğuna kalıbımı basabilirdim.

"Konuşacak şeylerim var onunla. Nerede olduğunu söyleyecek misin yoksa ben kendim mi bulayım?" dediğimde hafif sırıtarak bana doğru yaklaştı ve tam önümde durup "Eğer istesem sana onu sabaha kadar aratırım. Ama gönlüm razı gelmedi tek başına bulmana... O yüzden sen sakın yalnız arama onu. Mesela..." dedi gözlerini aşağı indirirken. "Şu ceplerin dolu olsun."

Ne demek istediğini gayet iyi anlamıştım. Açıkca paranın bana çok yardımcı olabileceğini söylüyordu. Bende o yüzden "Mesela..." dedim, "Ne kadar doldurmam lazım cebimi?"

Bu hoşuna gitmiş olacak önce bir düşünür gibi yaptı daha sonra ise "Gönlünden ne kadar koparsa." der demez cebimden çıkardığım tüm parayı cebine soktum.

ARSEN K. (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin