Bölüm 26 - İnsan Bastırdığı Duygunun Esiridir

2.1K 69 6
                                    

Arsen'den...


Biliyordum... O soruyu soracağını, kelimeleri boğazıma düğümleyeceğini çok iyi biliyordum. Ama olmazdı! Hem en başından o söylememiş miydi bu iş bittikten sonra yollarımızın ayrılacağını. Ben de kabullenmiştim işte. Biz diye bir şey iki cihan bir araya gelse olmazdı. İşte bu yüzden kalbimi görmezden gelmiştim ya! Yaptığım onca şeyden sonra beni sevmesini mi bekleyecektim? Bir anlık bir şeyi büyütmenin ne manası vardı ki zaten?

Bazı şeylerin önünde durulmazdı. Bu yüzden karşılık vermiştim ona. Kalbime, dudaklarıma söz geçiremediğim için. Zaten her şey de buraya kadardı. Çünkü benim geçmişte yaptığım yanlışlar gelecekteki tüm doğruları alıp götürmüştü çoktan. Şimdi benimki sadece karşılıksız bir aşkın tek taraflı yanılgısı ve acısıydı. Lakin biliyordum. İçimdeki ateş ne kadar büyük olursa olsun ben razıydım. Hem ne malum! Belki küllerim uçardı ona...

Mahir'den...

Solgun yüzüne baktım son bir kez. Sanki hayatının tüm ışıkları sönmüş, dalında kuruyan bir çiçek gibiydi. Günlerdir öyle bir sessizliğe bürünmüştü ki iş dışında tüm sözlerini kısa kesiyor, her gün şirketten bir saat erken çıkıp benim götürmemi bile istemiyordu. Ama bugün sondu. Bu kaçışların nedenini öğrenecektim. Tabii önce telefona bakmak gerekiyordu. Dışarı çıkıp cebimde çalan telefonu çıkartınca arayan kişiyi gördüm. "Sonunda!" diyerek telefonu açtığımda "Söyle!" deyip dinlemeye başladım.

"Aaa ayıp oluyor ama. İnsan bir efendim canım falan der. Kibarlık sıfır!"

"Başlatma lan şimdi kibarından. Anlat hadi ne oldu?"

"Bak yine lanlı lunlu konuşuyorsun. Kalbim kırılıyor... Neyse ki kırık kalbimi onaracak kadar cebimi doldurdun." Yine saçmalamaya başlamıştı it. İlk gördüğümde düzgün falan demiştim ama bunun doğuştan kafası güzeldi.

"Necdet! Sabrımı zorlama da anlat!" diye sinirle konuştuğumda "Tamam." dedi "Ama bak bu büyük balık. Ona göre cebini doldur gel."

"Oraya gelince ilk işim yüzündeki boşlukları doldurmak olacak. Geveleyip durma lafı da anlat."

"Anlatıyorum... Dediğin gibi Celal beni tekrar aradı. Bir mal sevkiyatı mı ne varmış. Tırların başında durması için benden giyimli kuşamlı, beli silahlı adam istedi. Yüklü bir miktarda para teklif etti. Tırların başına bir şey gelirse canıma okurmuş(!)"

"Ne zaman, nerede olacakmış bu sevkiyat?"

"Çok gizli bir iş olacak anladığım kadarıyla. Bunu daha sonra haber verecekmiş."

"Ne sevkiyatı peki bu, ne var tırların içinde?"

"Tahminimce oyuncak bebek, araba falan. Ama kesin konuşmam gerekirse bu sadece bir paravan. İş yaptıkları adamı iyi tanırım, ne iş yaptıklarını da iyi bilirim. Gerçi onu tanımayan yoktur ama arkası baya sağlamdır. Sen baş edebilecek misin bu adamlarla? Bunlar ne o sümsük Celal'e ne de onun arkasındaki karanlıklar prensine benzer." O an tek düşündüğüm kimsenin beni Arsen kadar zorlamayacağı gerçeğiydi. Öyle bir buzdan duvar örmüştü ki bana. Onun için yansam bile eritemezdi o duvarları.

"Sen sadece dediklerimi yap. Bir an önce de sevkiyat nerede ne zaman olacak öğren. Ne yapacağımızı paranı getirdikten sonra anlatacağım." Telefonu kapatıp cebime attıktan sonra asansöre binip aşağı inmeye başladım. Ne olursa olsun o tırlar asla sevk edilmeyecekti. Bunun için elimden geleni yapacaktım, ucunda ölüm olsa bile. Arsen de bunu asla öğrenmeyecekti. Çünkü bu yolun sonunda ne olacağı belirsizdi ve ben onu bu belirsizliğe sürükleyemezdim. Sadece bu işten önce halletmem gereken işler vardı. Bunun içinde Arsen'den yardım almam gerekecekti. Bana bir söz vermişti öyle değil mi? Sözünü tutma zamanı gelmişti!

ARSEN K. (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin