Bölüm 31 - Her Şeyin Sonu!..

1.2K 65 14
                                    

Görmezden geldiğim, kaçmak için çırpındığım gerçek şuan elimde duruyor, yüzleşmek istemediğim geçmişim yüzüme haykırıyordu. Hele ki üç yıl boyunca susmuşsa insan gerçeğe ve kulağını tıkamışsa geçmişe şimdi bu gördüğünü yok saymak istiyordu. Tıpkı benim yaptığım gibi. Fotoğrafı hızla düştüğü sayfaya geri koymuştum bu yüzden. Tam bu sırada da Arslan ile göz göze gelmiş, sessizlik ise bir sis gibi çökmüştü üzerimize. Lakin çok geçmeden Rüzgar konuyu dağıtıp Arslan'ın elinde tuttuğu kahvelere uzandı ve birini bana verip "Ee neler yapıyorsunuz, var mı bir şeyler?" diye sordu. Ben bu esnada elimde tuttuğum kahvenin elimi yakmasına odaklanmışken Arslan elimdeki kitabı ve kahveyi alıp kitabı uzak bir yere, kahveyi de Rüzgar'ın kahvesiyle değiştirip diğer kupayı bana vermişti. Bunu yaparken ise "O sade, sen içmezsin." diye konuşmuştu ve kupa elimi yakmıyordu artık. Bu hamlesi bakışlarımı tuhafça ona dikmeme sebep oldu. Çünkü bu sahneyi çok önce yaşamıştım.

"Sağ ol, zahmet oldu."

Kahveden bir yudum aldım sonra ve Rüzgar'a dönüp sorusunu kısaca yanıtladım. "Bildiğin gibi, şimdi bir ihale var onun için uğraşıyoruz. Sağ olsun Akın da çok yardımcı oldu."

"Duydum, birkaç aydır bunun için çalışıyormuşsunuz. Peki ya rakip şirketlerde bu kadar istekli mi?"

"Eminim ellerinden geleni yapıyorlardır ama bu ihaleyi biz alacağız. Çünkü başka bir seçenek yok."

Rüzgar'ın yüzü ciddiyetini korurken Arslan dikkatle bana bakıyordu. Bu yüzden bakışlarım ona kaymıştı. Neden böyle tuhaf baktığını anlamam ise uzun sürmedi. "Gerçek bir Karacabey olmuşsun." dediği an sesindeki imayı anlamıştım. Arslan her zaman bir Karacabey olmaktan nefret etmişti. Bunun nedeni amcam da ve ağabeyinde gördüğü hırstı. Şimdi ise onlarda gördüğü hırsı bende görüyordu. Belki de ardında kırık dökük bıraktığı kızı böyle bulmak onu hayal kırıklığına uğratmıştı. Lakin benim bu hırsa sahip olmamdaki en büyük pay ona aitti.

İnsan neden kendi elleriyle yaptığı eseri beğenmezdi ki?

"Tek bir farkla!"

Bunu diyen Rüzgardı. Bana gururla bakarken hafifçe gülümseyip "Sen yoktun, ben yoktum, Kemal amca da yoktu ama o öyle güçlü durdu ki!.. Tek başına kimlere kafa tuttu tahmin bile edemezsin. Sen Karacabey olmaktan ne kadar nefret edersen et, bazıları soyadının gölgesine sığınır ağabeyin gibi, bazılarıda soyadını gölgede bırakır Arsen gibi. Onun var olması için soyadına ihtiyacı yok."

O an minnetle Rüzgar'a baktım. Arkamda böyle desteğini hissetmek gerçekten çok güzeldi. Ben Arslan da beni destekler diye düşünmüştüm ama onun korkusu bambaşkaydı. Birden bire yaptığı itirafta bunu destekliyordu.

"Annem ölmeden birkaç ay önce babam büyük bir ihaleye katılmıştı. Aylarca başını işten kaldırmadı. Bazı geceler eve bile gelmezdi. Bu yüzden hem annemi hem de bizi gözü görmez oldu." Yavaşça koltuğa oturup gözlerini kaçırdı Arslan. İlk defa ondan bunları duyuyor olmak, hele ki sesindeki hüznü hissetmek canımı yakmıştı. Devam etti sonra. "Babam o ihaleyi aldı. Ama bizi kaybetti. Ertesi gün öğrendik annemin kanser olduğunu. Tabii tedaviler için artık çok geçti, çünkü onca acıyı tek başına yaşamış, ne babam ne de biz farkına varamamışız. Babam o gün kazandım sanarken aslında hırsına yenildi. Burak da onun gibi oldu sonra. İyi hatırlıyorum, lisede bir kız sevmişti. Ama gururundan mı yoksa kibrinden mi bilmiyorum, asla söylemedi bunu ona. İşin başına ilk geçtiği zamanlar, yani liseden yıllar sonra ilk kez karşılaştılar. Meğer kızda ona aşıkmış ve söylemiş yıllar sonra. Peki Burak ne yaptı? O kağıt parçalarının, toplantıların, ihalelerin arasında kaybetti onu. Tıpkı babam gibi..."

ARSEN K. (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin