24 "Minho, Neden Böyleydi?"

194 29 3
                                    

________________

•Jisung'dan•

Seungmin'in dediğini tutmuştu. Felix bugün benden özür dilemişti. Ben ise uzatmadan affetmiştim.

Minho hyungda değişen hiç birşey yoktu. Neden böyle yapıyordu?
Üzerine gitmeyi de istemiyordum ama böylede olmuyordu ki.

"Bugün hep beraber bir yere gidelim mi?" diye sordum.

"Ders çalışa çalışa sıkıldım evde. Bence de gidelim." Bir dakika! Bunu söyleyen Seungmin miydi?

"Aman tanrım, benim kulaklarım doğru mu duyuyor? Bu günleri de mi görecektim?" Hyunjin yine Drama Queen'liğini ortaya koymuştu.

"Ne ya? Bende insanım sonuçta." diye cevaplamıştı onu.

"Seungmin böyle diyorsa hepiniz gelmek zorundasınız kardeş. " dedi ellerini havaya kaldırarak.

İtiraz eden kimse yoktu zaten. Minho hyung hariç... Gerçi cevap vermemişti bile.

"Hyung ya sen?"

"Gelmiyorum." Kısa da olsa bu da birşeydi bence.

"Sen bilirsin." diyip bizimkilere döndüm. Zorlamaya gerek yoktu.

"Nereye gidiyoruz peki?" diye sordum heyecanla.

"E senden çıktı fikir. Senin söylemen gerekmez mi?" dedi Felix.

"Aklıma bişey gelse size sormazdım, değil mi?"

"Haklısın." Tabiki haklıyım Hyunjin (!)

.................

Kesinlikle ama kesinlikle gidecek yer bulamayıp parka gelmemiştik.(!) Ama boş boş oturmaya değil, piknik yapmaya gelmiştik.

Hava yavaş yavaş kararıyordu. Akşam piknik yapmak o sıcak güneşin olduğu sabah vaktinden bin kat daha iyiydi.

Piknik için ne mi getirmiştik? Abur cubur...

"Keşke Minho hyungda olsaydı." Jeongin ağzına cipsi atmadan önce konuşmuştu.

"Keşke. Ama son zamanlarda bir tuhaf."

"Sana karşı bile mi?" diye sordu Chan hyung.

"Evet."

"İşte, bu işte bir iş var." dedi Hyunjin gözlerini kısarak.

"Tam düzeldi, yavaş yavaş insan içine karışmaya başladı derken yine eskiye döndü." diye araya girdi Seungmin.

"Düzeldi derken?" diye sordum.

"İlk gördüğün Minho ile o güne kadarki Minho aynı mıydı sence?" dedi Chan hyung.

"Neden böyle olduğunu biliyor musunuz peki?"

"Sana ilk zamanda söyledim. Onun hakkında bildiğimiz şeyler sınırlı." dedi Jeongin.

O fazla gizemliydi, ben ise fazla meraklıydım. Onun hakkında birşeyler öğrenmem için ona yaklaşmam gerekiyordu. Bunu başardım derken... olanlar oldu işte.

Tekrar ona nasıl yaklaşabilirdim ki?

Onu doğru düzgün tanımıyordum bile. Sadece en ufak hareketim onu incitebilirmiş gibi hissediyorum şu sıralar. O yüzden üstüne gitmemeye ve kullandığım kelimlere dikkat ediyordum.

Ama bir şekilde ona yaklaşacaktım. Benim gibi meraklı bir çocuktan kurtulmak bu kadar kolay değildi. Ama ne yaparsam yapayım onu incitmemeye dikkat etmeliydim.

O çatlaklarla dolu kalbe yeni bir tanesini ekleyemezdim. Dışardan umursamaz biriymiş gibi duruyor. Ama onun kalbini görebiliyorum. Ne kadar güçlü dursada içindeki o hassas,her an kırılabilecek kalbi görüyordum.

Geçmişte ve evde ne yaşadığını bilmiyordum. Sadece okulda olanları görüyordum. O yüzden onun kakbini tam olarak tamir edemeyeceğimi biliyorum. Ama en azından yanında olabilirim değil mi? Yani ne bileyim...

Sahi ben ne ara bu kadar duygusal oldum ki? İnsanları bu kadar düşünüyor muydum ben? Vay bee, sende büyüdün Jisung...

"JİSUNG!"

Duyduğum yüksek ses ile yerimden sıçramıştım. Hyunjin ise gülmeye başlamıştı.

"Korkma be. Dalmıştın,bizi duymayınca bende bağırayım dedim." Kahkahalarının arasında zorla konuşmuştu.

Gözlerimi devirdim. Neden hep böyle yapıyordu?

"Neye daldın bakalım?" Küçük civciv yine tatlı bir şekilde konuşmuştu. Dünkü halinden sonra bu hali biraz tuhaf geliyordu. Dün çok korkunçtu...

"Boşver."

•Bölüm Sonu•

Üzgünüm ama cidden aklıma başka birşey gelmedi. Bir dahaki bölümü daha uzun yaparım artık.

Umarım beğenirsiniz.


•You Never Know • (MinSung) ¹Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin