•Minho'dan•
Sonunda karne günü gelip çatmıştı. Ne kadar çalışacak olsamda derssiz üç ay geçirmek büyük bir ödüldü bence...
Herkesin giyinme derdi varken bende öyle birşey asla olmamıştı. Bir tişört bir kot pantolon giy, bitti işte benim için. Normalde tamamen siyah giyinirdim hep ama bu sefer bir değişiklik yapasım gelmişti. Ve üstüme açık mavi -dolabımda böyle birşey olması biraz tuhaf ama neyse- altıma ise siyah bir kot giymiştim. Son olarak üstüme kot ceketimi giymiştim. İşte şimdi hazırdım.
Tam kapıyı açacaktım ki kapı çalmıştı. Kimseyi beklemediğimden merakla kapıyı açmıştım. Bir de kimi göreyim?
Seungmin...
"Ooo fazla yakışıklı değil misiniz Minho-sshi?" Bu söz ile ikinci şoku yaşamıştım. Seungmin neden gelmişti ki?
"Hadi acele et geç kalmayalım. " Seungmin'in konuşması ile gerçeğe dönmüştüm. Ayakkabılıktan ayakkabılarımı aldım ve giyidim.
Ardından beraber okula doğru yürümeye başladık. Seungmin ile evlerimiz birine çok yakındı. Ama ben ayrı o ayrı giderdik hep. Şaşırmamın nedeni buydu yani.
"Aslına bakarsan gitmeyi hiç istemiyorum."
"Neden?" Okulu seven çalışkan bir çocuk neden böyle bir günde okula gitmek istemezdi ki?
"Nedeni mi var? Hyunjin'i az çok biliyorsun. Her sene aynı şeyi yapıyor..."
Ah tabii... Hyunjin ve onun sinir bozucu lafları. Bazen onu kalkıp benim dövesim gelmiyor değildi. Yani tamam bize sövmüyordu ama onu yapsa daha iyiydi inanın ki. Kendini övüp duracak işte.
........
Beraber sınıftan içeri girdiğimizde normalde alışık olduğumuz ama yinede bir anlık şaşırtan bir kız kalabalığı ile karşılaşmıştık.
Kim için mi? Tabiki Hyunjin içindi.Kimseye değmemeye dikkat ederek yerime geçecektim ki birinin kolumdan tutması ile durmuştum.
Arkamı döndüğümde bunun o kızlardan biri olduğunu gördüm. Kim olduğunu bilmiyordum bile.
"Nasılsın Minho?" Bu kimdi ki? Neden birden bire böyle birşey sormuştu bana? Adımı nerden biliyordu? Kafamda tonlarca soru ile boş boş onun yüzüne bakıyordum.
O kolumu bırakmayınca kolumu çekmek zorunda kalmıştım haliyle. Tanımasam bile hoş bir amacı olmadığından emindim. Sadece "İyiyim." deyip Jisung'un yanına doğru gittim.
"Ooo hyung. Karizma akıyor senden." demişti gülümseyerek. Bu kadar güzel gülmek zorunda mısın Jisung? Jisung'un üzülmemesi ve hep gülmesi için elimden geleni yapabilirim. O gülünce benimde gülesim geliyor çünkü. Benim mutluluk kaynağım desem yeridir.
"Üzgünüm ama içinizde karizmatik biri varsa o da benim." demişti sarı kafalı Hyunjin. Ah bakışları cidden sinir bozucu geliyordu insana. Bir kaşık suda boğacağım onu yakında.
"Kıskanç pislik. Minho hyung senden daha yakışıklı bir kere." Seungmin beni her daim savunan biriydi. Asla ama asla beni ezdirmezdi.
"Kes be sesini!" Hyunjin Seungmin'in üzerine doğru gelmeye başlamıştı ki durmasını sağlayan kişi Chan olmuştu.
"Hyunjin! Ben seninle ne konuştum?" Chan sesi ile Seungmin'i bırakıp bize taraf dönmüştü. Chan'a olan bakışları hiç normal durmuyordu şu an.
"Sesini hemen kesiyorsun ve yerine oturuyorsun. Anladın mı beni?" demişti cümleleri bastırarak. Onun işi cidden zordu. Sonuçta ben dahil 7 kişiyi idare etmek kolay değildi.
.........
"Min Jun!"
Karnelerimiz sonuçta dağıtılmaya başlanmıştı. Gerçi başlanmıştı demek doğru olmaz. Çünkü az kişi kalmıştı. Sıra Min Jun'a gelmişti.
Havalı havalı hocanın yanına gidip karnesini almıştı. Bu kadar hava ne içindi acaba? Sanırsın takdir almıştı...
"Hwang Yeji!" Yeji mi? E zaten karnesi verilmeyen iki kişi kalmıştı biri o biri bendim. Bu da demek oluyordu ki benimki sonuncuydu...
Hwang Yeji, başarılı bir öğrenciydi -Seungmin kadar olmasa da- Soyadları ve görünüşleri benzediği için çoğunlukla Hyunjin ile shiplenirdi! Kendisi bu durumdan hoşnut değildi ama birşey de diyemiyordu.
"Lee Minho." Jisoo hocanın adımı söylemesi ile birden bir heyecan basmıştı. Bana ne oluyordu? Ben böyle biri değildim.
Ayağa kalkıp yavaşça hocanın yanına gittim. Tabi çoktan konuşmalar başlamıştı.
"Topal salağa bak. Ya düz aldı ya da teşekkür."
"Bu çocuk neden bizim sınıfta ki?"
"Topal ördek."
"İşe yaramazın teki."
Ah bu sözler... Alışmıştım o yüzden eskisi gibi üzülmüyordum.
"Seninkini özellikle en sona sakladım Minho." Ne kadar gülümserse gülümsesin bu söz beni dahada tedirgin etmişti. Bu seneki notlarım geçen seneden daha iyiydi halbuki...
"Yıl boyunca elinden geleni yapıp sözünü tuttuğun için teşekkürler Minho. Seni tebrik ederim. Takdir aldın." Ne? Ben ve takdir almak mı? Bu imkanlı mıydı?
Şaşkın gözlerle bir Jisoo hocaya bir takdir belgeme bakıyordum.
"İyi yerlere geleceğine inanıyorum Minho. Pes etme lütfen." Gülümseyerek başımı salladım. Belgeyi elime aldığımdaki duyguyu size tarif edemem...
"Hocam bu haksızlık! Nasıl takdir alır?"
"Hadi ama alt tarafı nereye gelebilir ki? Daha yürümeyi beceremiyor."
"Yürüyenlerin de ne halde olduklarını görüyoruz." dedi Jisung.
Bu söz Min Jun'a güzel kapak olmuştu."Çocuklar sessiz olun lütfen!"
Ben yerime oturduğumda Jisung sınıfa göz devirip kolunu omzuma atarak beni kendisine çekmişti.
"O salakları boşver. Boş yapıyorlar biliyorsun ki. Sanki kendileri bir haltı beceriyorlar ya..."
Sinirliyken ayrı bir tatlı gözüküyordu...
"Miniğim öyle diyorsa öyledir." dedim gülümseyerek. Ardından başımı omzuna yasladım.
•Bölüm Sonu•
Umarım beğenirsiniz.
İçime sinmeyen bir bölüm daha... Acayip yoğunum ya. Yazana kadar canım çıkıyor. Ve iki üç gün arayla yazınca saçmalıyorum. O yüzden kusura bakmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•You Never Know • (MinSung) ¹
Fanfiction~Beni yargılamak bana inanmaktan daha kolay. Çünkü herkes görmek istediğini görür~ Duygusuz ve ezik olarak bilinen Minho.... Kimse içinde nasıl fırtınalar koptuğunu bilmezdi. Kimse içinin kan ağladığını görmedi. Onun yerine ona "duygusuz ve ezik" d...