•Jisung'dan•
Saat sabahın altısıydı. Alarmımın sesi ile ayağa kalkmıştım. Bu saate neden mi alarm kurdum? Çünkü bugün hep birlikte şehir dışına tatile çıkacaktık. Kore'ye geldiğimden bu yana ilk kez şehir dışına çıkışım olacaktı. O yüzden acayip heyecanlıydım. Ailemi ikna etmek zor olsa da ikna etmiştim. Aslında Minho hyung işin içinde olmasa beni göndermeyeceklerine eminim. Çünkü annem bana şey demişti "Pekâlâ Minho geliyor mu?"
Mecbur evet demek zorunda kalmıştım. Ama Minho hyung hâla karar vermemişti. Bu durumu ona anlattım. Yine ikna olmadı. Biraz yalvarıp yakardıktan sonra gelmeyi kabul etmişti.
Ailem bizimkilerin içinde sadece Minho'ya güveniyordu nedensizce. Tanıdıkları tek kişi de değildi ki...
Valizimi dünden hazırlamıştım zaten. Annemin seslenmesi ile koşa koşa yanına gitmiştim.
"Önce birşeyler ye de öyle git." Annem kahvaltı mı hazırlamıştı bana? Hemde kendisi? Bir dakika rüyada falan mıyım?
"Sanki hayatında ilk kez kahvaltı görüyormuşsun gibi davranma lütfen Jisung! Geç kalacaksın hem. Acele etsen iyi edersin. İstersen seni bırakabilirim."
"Gerek yok arkadaşlarımla beraber gidicem. Sağol yinede." deyip sofraya oturdum ve hızlıca birşeyler atıştırdım. Nedensiz yere fazla heyecanlıydım. Alt tarafı bir tatildi bu kadar heyecana ne gerek vardı?
Kahvaltımı da yaptıktan sonra daha fazla oyalanmadan dışarı çıktım. Annemlere de "hoşçakal" dedikten sonra apartmandan çıktım.
Felix, Jeongin ve ben birlikte gidecektik otogara. Daha küçük olduğumuzdan ehliyetimiz yoktu mâlum. Yoksa ayarlardık iki araba.
"Bakıyorum da en heyecanlımız Jisung gibi. Yerinde duramıyor." Bunu söyleyen Felix'e tip tip bakarken, Jeongin'de kafasıyla onaylanmıştı.
"Sanki siz heyecanlı değilsiniz." deyip kaşlarımı çattım.
"Minik Sincap kızmış mı? Yerim lan ben seni. Şaka yapıyoruz hemen ciddiye alıyorsun sende."
"Bunu diyen sen misin Felix? Konuşturma beni!"
"Kavga etmeyi kesseniz mi acaba?" Jeongin'in uyarması ile,ağzını açan Felix geri kapatmıştı.
.......
Otagara vardığımızda herkes oradaydı. Tam olduğumuza göre gitmekte problem yoktu. Biletleri önceden almıştık zaten. Sadece arabayı bulup binmek yeterli olacaktı.
"Biz yiyecek birkaç şey alıp geliyoruz."
"Bizde otobüsü bulmaya gidelim." derken hepsi dağılmış sadece Minho hyung ile biz kalmıştık.
Bizim çevre dışında hiç bir yeri bilmediğimden kaybolmam an meselesiydi. Ve burası gereğinden fazla kalabalıktı. O yüzden Minho hyunga iyice yaklaştım.
O ise kolumdan tutup beni iyice kendine çekmişti. Bedenlerimiz birbirimize tamamiyle yapışık bir biçimdeydi.
"Burası yabancı geliyor olmalı. Yanımdan ayrılmadığın sürece sorun yok. Hem ailen bizzat bana emanet etti seni." Emanet etti? Bir dakika! Ciddi ciddi arayıp söylemişlermiydi. Öyle birşey yaptılarsa rezil oldum...
"Emanet ettiler derken?"
"Bunu söylememem gerekiyordu ya! Neyse boşver."
"Ciddi ciddi aradılar mı seni?"
Kafasını olumlu anlamda sallayınca bana gelmişlerdi işte. Ahh anne ve baba! Ben küçük değilim diye kaç kere diyicem bilmiyorum.
Sonunda bizimkiler gelince hep beraber otobüse binip, koltuklarımıza oturduk. Nasıl bir şanstır ki Minho hyung ile aynı koltuktaydık... Nedense ailemin parmağı olduğunu düşünüyorum.
Fazlasıyla erken kaldığım için otobüste uyumamam için bir sebep yoktu. Bilmem kaç saatlik bir yolculuk olacaktı zaten.
Otobüs haraket ettikten bir 20-30 dakika sonra gözlerim kapanmış ve uykuya dalmıştım.
•Minho'dan•
Omzumda bir ağırlık hissetmiştim. Omzuma doğru dönüp baktığımda bunun Jisung olduğunu gördüm. Uyurken çok tatlı görünüyordu. Uyuyan bir sincaptan farkı yoktu.
Normalde hava sıcak olsada sabahları biraz serin oluyordu. O yüzden evden getirdiğim mini battaniyemi çıkarıp Jisung'un üstüne örttüm. Bir iki kıpırdansada geri uyumuştu.
Saçları çok güzel kokuyordu. Ve yumuşacıklardı. Bu çocuğun neden herşeyi bu kadar tatlı ve güzeldi? Elimi onu uyandırmamaya dikkat ederek saçlarına götürmüştüm. Beklediğimden daha yumuşaktı saçları. Kafamı koltuğa yaslayıp saçları ile oynamaya başlamıştım. Şu an kendimi hiç olmadığım kadar huzurlu hissediyordum. Düşündüm de, sonsuza kadar bu anda kalamaz mıydım?
"Bakıyorum da keyfin yerinde Minho." Evet güzel anımı bölen ses salak Hyunjin'e aitti...
"Ne oldu? Canın peçete mi istedi?" Onu korkutmanın tek yolu bu saçma şeydi işte. Bir gün cidden sokacaktım gerçi orası ayrı da.
Hem biz neden karşılıklı koltuklarda oturuyoruz ki? Nasıl bir denk gelme bu?
"Hadi amaa. Konuyu değiştirme. Sonuçta daha önce seni kimseye böyle güzel bakarken görmedik."
"Sesini kesecek misin yoksa ben mi keseyim?"
"SEsİnİ kEseCek MiSin yOkSa bEn mİ kEsEyiM?"
"Hyunjin!" Bunu söyleyince sesim biraz yüksek çıkmıştı. O yüzden bir anlığına herkes bize bakmıştı...
"Çocuklar düzgün durun!" Uyarı büyük yerdendi. -Chan'dan- O yüzden Hyunjin hiç ikiletmeden önüne dönmüştü. Ahhh bu salaklarla işim ne zaman bitecekti ki?
Geri Jisung'a dönmüştüm. Çok tatlı uyuyordu. Bir bebekten bile daha tatlı görünüyordu.
Jisung'a karşı olan duygularım diğerlerine beslediğim duygulardan çok farklıydı. Kesinlikle karşılaştırılamazdı bile benim için.
Ona beslediğim duyguların nedenini hâlâ çözememiştim. Benim için neden bu kadar özeldi? Bu duygunun altında bir neden olmalıydı. Ama onu bulamıyordum...
Jisung kıpırdanmaya başlayınca tüm düşüncelerimi bir kenara atıp sadece ona odaklandım. Rüya görüyor olmalıydı. Ama bunun kâbus olmadığından emindim.
Hiç beklemediğim bir anda kollarını bana sarmıştı. Beklemiyordum çünkü... çünküsü falan yok!
Han Jisung... Kusursuz bir yüze sahipti. Kusursuz olan tek şeyi yüzü değildi. O başlı başına bir şaheserdi benim gözümde. Onu sevmemin nedeni kesinlikle ama kesinlikle dış görünüşü değildi . Evet emin olduğum tek şey buydu. Melek gibi biriydi. Hatta bu söz bile sönük kalırdı belki.
Han Jisung... Tek kelime ile herşeyim...
•Bölüm Sonu•
Umarım beğenirsiniz 💙
Ya yeminle sınavlardan zaman kalmıyor insana. Bide LGS senesi... O yüzden biraz geç attım üzgünüm. Çok iyi olmadı biliyorum. Ama şu sınavlar bitsin düzgün birşey atmayı planlıyorum.
Ve yakında kitap ile ilgili sürprizim olacakk. Beklemede kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•You Never Know • (MinSung) ¹
Fanfic~Beni yargılamak bana inanmaktan daha kolay. Çünkü herkes görmek istediğini görür~ Duygusuz ve ezik olarak bilinen Minho.... Kimse içinde nasıl fırtınalar koptuğunu bilmezdi. Kimse içinin kan ağladığını görmedi. Onun yerine ona "duygusuz ve ezik" d...