• Jisung'dan•
1 hafta sonra
Okula başlayalı bir hafta olmuştu. Alıştın mı diye sorarsanız... biraz derim.
Arkadaşlarıma tabiki alıştım ama gerisine hayır.
Özellikle insanlar bana alışamamış gibiydi.
Annem ve babam mükemmel Korece konuşuyordu. Ama bana gelince işler değişiyor maalesef. Konuşurken insanların beni anlamadığının farkındayım. Haklılar da. Ama benim elimden gelen şey bu. Fazlası yok işte.
___________
Annemin seslenmesi ile uzandığım yataktan kalktım.
" Jisung oğlum gel bakalım buraya"
Salona yanına gidecektim ki bir baktım yatak odasına gelmişim...
Yeni eve taşınmanın zor ve kötü yanlarından biri işte.
Ardından salona geçtim.
"Efendim anne?" dedim bezmiş bir sesle.
"Hep odandasın. Olmaz böyle! Biraz salona gelde yüzünü göreyim. Yada arkadaşlarınla bir yerlere git. İzin veriyorum bak "
"İzin veriyor musun? Emin misin anne? O gün 'şu fakirlerle takıldığını görmeyeyim' diyen kimdi?"
"Jisung sen Malezya'da böyle değildin. Ne oldu sana?"
"Hiçbir şey olmadı!" dedim sakinliğimi korumaya çalışarak.
"Emin misin?"
"Evet anne!"
Ellerini göğsünde bağladı.
"Halbuki bir haftada çok değişmişsin Jisung. Sen eski sen değilsin."
Sadece sustum.
"Kendini biran önce toplasan iyi edersin Jisung! Hangi aileden geldiğini unutma!"
Pekala artık sabrım taşımıştı.
"Sizin çocuğunuz olduğum için kendimden utanıyorum biliyor musunuz? Sırf zengin ve soylu bir aileden geldiniz diye diğer insanları kendinizden küçük görmeniz ve dahası...."
Aynen bunları söylemiştim. O ise sinirli bir şekilde bana bakıyordu.
Ardından telefonumu ve kulaklığımı aldım. Kapıyı çarparak evden çıktım.
Neden mi bu kadar sinirlendim? Devlet okuluna gidiyorum -bu halimden memnunum yanlış anlamayın- ve haliyle ordakilerin maddi durumu benim gibi değil. Ve ailemin onları küçük görmesi beni sinir ediyor.
Kulaklıklarımı takıp yürümeye başladım. Şarkı dinlemek her zaman rahatlatırdı beni. Kendimi özgür hissettiğim tek zamandı...
Şarkının ritmine kapılmış bir şekilde yürüyordum. Nereye gittiğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu aslında. Sadece yürüyordum. Kaybolmak ise umrumda değildi. Yeterki evden uzaklaşayım.
_________
Artık şarkıya nasıl kapılmışsam birden birine çarptım. Çarpmanın etkisiyle elimde olan telefon yere düşmüştü. Önce karşındakine döndüm. Tamamiyle siyah giyinmişti... Artı olarak siyah maske ve siyah şapkası vardı. Tarzına bayılmıştım... Siyah zaafımdır...
"Özür dilerim görmedim" dedim.
"Sorun değil, bende önüme bakmıyordum. Bende özür dilerim"
Sesi.... Kusursuz bir sese sahipti kendisi. Sesi gibi kendiside kusursuz görünüyordu. Boyu benden uzundu. Yüzünü görmediğimden yaşını tahmin edemiyordum. Benden büyük olduğunu düşünüyorum...
Ardından telefonumu yerden alıp bana uzattı. Ve bir bankın yanına gitti. Omzuna astığı gitarı görmüştüm.
Ardından gitarını kılıfından çıkarıp çalmaya başladı. Müzik ilgi alanım olduğundan başka bir banka oturup onu izlemeye başladım. Kusursuz bir şekilde çalıyordu. Bi insanın nasıl herşeyi bu kadar kusursuz olabilir ki?
Neden bilmiyorum ama onunla konuşmak istiyordum. Beni ona çeken birşey hissettim nedensizce. Ama bunu yapmamam daha iyi olur gibi. Çünkü benimle konuşmak veya sohbet etmek isteyeceğini sanmıyorum.
Çalmayı bitirdiğinde bazı insanların ona para verdiğini gördüm. Sanırsam hep buralarda çalıyordu. Elimi cebime attım. Ama cüzdanım yanımda değildi. Tüh ya, neyse artık bi dahakine.
Oturduğum banktan kalktım ve yürümeye devam etmeden önce etrafıma baktım. Nerdeydim ben? Kahretsin, kesin kayboldum!
Geldiğim yoluda hatırlamıyordum üstelik. İşte şimdi bittim...Önce biraz düşündüm. Adresi bilmiyordum. Dolayısıyla yakınımızda olan cadde ve sokaklarıda bilmiyordum.
Aklıma arkadaşlarımdan birini aramak geldi. Annemi aramak istemiyordum...
Telefonumu çıkardım ve numarlara baktım. Evi bana yakın olan iki kişi vardı; Jeongin ve Felix. Önce Felix'i aradım.
Ve açtı da.
"Alo Jisung!"
"Felix. Nasılsın?"
"İyiyim sen?"
"Kayboldum..."
Birden gülmeye başladı. Ne yani komik mi?
"Gülme!"
O ise dahada gülmeye başlamıştı.
"Cidden kayıp mı oldun?
"Evet!"
Zorda olsa gülmeyi bırakmış ve konuşmasına devam etmişti.
"Söyle bakalım nerdesin? Gelip alayım seni."
"Nerde olduğumu da bilmiyorum ki."
"O zaman konum at Jisung!" dedi sinirle.
"Tamam be hemen sinirlenme!"
Telefonu onun yüzüne kapatıp konumu attım. Ardından tekrar bir banka oturdum.
......
"JİSUNG!"
Sese döndüğümde Felix'in gelmiş olduğunu gördüm. Hemen yanına gittim.
"Bu kadar çabuk gelmeni beklemiyordum."
Bir iki saniye bana baktı. Beni anlamadığını anlamıştım. Başımı öne eğdim.
"Neyse boşver." dedim üzgün bir sesle.
Yürümeye başladık. Daha doğrusu ben Felix'i takip ediyordum. O ise ellerini cebine koymuş yürüyordu.
"Jisung şey... bana kırılmadın değil mi?" dedi soran gözlerle.
"Sana neden kırılayım ki Felix?"
"Ne bileyim hani bazen de-"
"Dediklerimi anlamaman senin suçun değil Felix."
"Biliyorum ama yinede..."
•Bölüm sonu•
Umarım beğenirsiniz 💙.
MinSung ile kalın~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•You Never Know • (MinSung) ¹
Fanfic~Beni yargılamak bana inanmaktan daha kolay. Çünkü herkes görmek istediğini görür~ Duygusuz ve ezik olarak bilinen Minho.... Kimse içinde nasıl fırtınalar koptuğunu bilmezdi. Kimse içinin kan ağladığını görmedi. Onun yerine ona "duygusuz ve ezik" d...