•Jisung'dan•
Aradan iki gün geçmişti. İki gündür okula gitmiyordum ve mental olarak çökmüş durumdaydım. Okula bu halde gidersem herkes ne olduğunu soracak falan. Uğraşacak halim yoktu.
Bide ailem arkadaşlarımdan uzak durmamı istiyor.Onlar benim arkadaşlarım. Onlardan ayrı kalamazdım ki. Sonuçta her gün birbirimizi okulda görüyoruz ve birden görmezden gelmeye başlarsam olmaz ki.
İki gündür okula gitmediğim gibi yemek falanda yemiyordum. Evimizde çalışan abla -hizmetçi kelimesini sevmiyorum o yüzden böyle diyorum- ne kadar bana yemek getirsede elimi dahi sürmüyordum. O da halime üzülüyordu. Kendisi çok iyi biridir. Ama ailem onu resmen köle olarak görüyor. Beni üzmüyor değil. Çünkü beni ailem yerime o büyüttü. Ama sesimi çıkaramıyorum işte. Çıkarınca ne olduğunu gördünüz...
Çocukken herşey toz pembe geliyordu bana. Ama son iki üç yıldır ise simsiyah geliyor. Sanki boşuna yaşıyormuşum gibi hissediyorum. Gerçi oksijen israfından başka birşey değilim. -annem ve babam bana bazen öyle derler-
Düşünclerimi bölen şey telefonumun sesiydi. Arayan kişi ise Felix'di.
Üzgünüm Felix ama şuan gerçekten halim yok...
Arama bitince telefonumu kökten kapattım kimse aramasın diye. Kimseyi çekecek halim yoktu.
Felix'i seviyorum. Bana çok yardımı dokunuyor açıkçası. Hemde çok sevecen biri. İçlerinden en çok sevdiğim kişi Felix diyebilirim. Hele çilleri...
.......
Odamda durmaktan sıkılmıştım. Saat ise akşam 5'di.
Dışarı çıkmaya karar verince telefonumu alıp evden çıktım. Annem ile babamın evde olmaması büyük şanstı açıkçası. Yoksa izin vermeyeceklerini biliyordum. Aslında normalde karışmıyorlar. -çünkü umurlarında değilim- Ama son olaydan sonra yasaklayacaklarından emindim
Her zaman gittiğim meydana gidecektim. Belki bir umut o çocuğu tekrar görürüm diye düşünüyordum aslında. Kendisini aslında pek tanımıyordum. Ve tanımadığım insanlarla konuşabilen bir insanda değilim. Ama beni ona çeken birşey var gibi hissediyorum nedensizce...
Meydana gelmemle onu görmem bir olmuştu. Her zaman aynı yerde oturuyordu zaten.
Hemen gidip yanına oturdum.
"Nasılsın?"
"İyiyim. Uzun zamandır seni buralarda görmüyordum." dedi.
Başımı sallamakla yetindim.
"Birşey olmuş belli. Anlatmak ister misin?"
Elimi enseme götürdüm.
"Uzun hikaye, boşver." dedim
"Peki sen bilirsin."
Geri gitarına döndü ve çalmaya başladı. Ben ise arkama yaşlanmış onu izliyordum. İzlemek bile huzur vericiydi...
Çalmayı bitirdiğinde geri bana döndü.
"Bu besteyi daha dün yaptım. Gerçi tam olarak bitmiş sayılmaz. Nasıldı sence?" dedi hevesli bir şekilde.
Onun bu haline karşı gülümsedim.
"Bence düzeltilmeye ihtiyacı yok. Harika olmuş."
"Sağol." dedi gülümseyerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•You Never Know • (MinSung) ¹
Fanfiction~Beni yargılamak bana inanmaktan daha kolay. Çünkü herkes görmek istediğini görür~ Duygusuz ve ezik olarak bilinen Minho.... Kimse içinde nasıl fırtınalar koptuğunu bilmezdi. Kimse içinin kan ağladığını görmedi. Onun yerine ona "duygusuz ve ezik" d...