•Jisung'dan•
Yavaş yavaş toparlamaya başlamıştım. İnsan içine çıkmak eskisi kadar korkutmuyordu. Yani artık okula gidebilirdim. Tabi o olaydan sonra ailemi o okulda kalıp oraya gitmeye ikna etmek biraz zor olmuştu. Ama ikna etmeyi başarmıştım.
An itibariyle tek başıma dışarıya ilk adımını atmıştım. Okula ve işe giden çok fazla insan vardı. Ne yalan söyleyeyim tedirgin olmuyorum değil. Ama yinede korkumu yenmem gerekiyordu. O yüzden ilerlemeye devam ettim.
Biraz yürüdükten sonra Minho hyung ile Changbin'i beraber okula doğru giderken görmüştüm. Onlara yetişmek adına olabildiğince hızlı koşmuş ve Minho hyungu kolundan yakalamıştım.
Beklemediği için korkuyla bana dönmüştü.
Ben olduğumu görünce rahatlamış ve "Korkuttun beni. İnsan bir seslenir..."
"Üzgünüm aklıma gelmedi." dedim utanarak.
"Seni özledim Jisung." Changbin'in kollarını açıp bana gördüğünü görünce ani bir refleks ile geriye bir adım atıp Minho hyungun koluna girmiştim.
Bunu gören Changbin kollarını indirmiş ve geriye bir adım atmış öylece bana bakıyordu. Ben onun gözlerine dahi bakamıyordum... Neden? Sonuçta o da arkadaşımdı. Neden birden korkmuştum ki?
"Ahh şeyyy. Geç kalmadan gitsek iyi olacak." Minho hyung araya girerek benim kolumu girmişti. Ardından üçümüz beraber yürümeye başlamıştık. Kafamı yerden çekip Changbin'e bakınca yüzünün asık olduğunu fark ettim. Onu kırmış olmalıydım. Ama elimde olmadan ani bir refleks ile yapmıştım onu...
Changbin kendi sınıfına gitmiş biz ise biraz daha ilerleyip kendi sınıfımıza girmiştik. Bizimkiler daha gelmemişti.
Çantalarımızı sıraya bırakıp oturduk. Sınıf ortamı boğucu gelmişti birden bire. E gerçi 1-1,5 aya yakındır evden dışarı çıkmıyordum ki.
"Hyung." Aklım Changbin'de kalmıştı.
"Efendim miniğim?"
"Onu kırdım mı sence?" diye sordum ona.
"Kırıldığını sanmıyorum. Hem bilerek yapmadığını biliyor Jisung." demişti kolunu omzuma atıp beni kendine çekerek. Ah bu çocuk... Beni sakinleştirmeyi çok iyi biliyordu.
"Ama üzgün gözüküyordu. Yol boyunca konuşmadı da."
"Sen bunları kafana takma şimdii. Hem belki başka bir sorunu vardır." diyip saçımla oynamaya başladı. Bu birden mayışmamı sağlamıştı.
"JİSUNG GELMİŞ!" Bence artık kim olduğunu biliyorsunuz. Hyunjin'den başka bağıran kimse yok sonuçta. -Ve abartan-
"Böyle devam edersen seni şu camdan aşağı atarım." dedi Seungmin sınıfın camını göstererek.
"Bir kes be!" diyerek onu itmiş ve yanıma gelmişti Hyunjin. Tabi peşinden de Seungmin ile Felix gelmişti.
"Özledik be seni Minik Sincap. Yüzünü bile görmedik kaç aydır." dedi Küçük Civciv...
"B-bende sizi özledim." Ahhh Jisung kekelemeyi ne zaman bırakacaksın? Merak ediyorum da. Hani sonuçta 1,5 ay aralığında Minho hyung ile konuştun en azından...
"Ama hepimizden önce hasretinden ölen biri vardı." dedi Chan hyung,Minho hyunga göz kırparak. -Felixler'in ardından onlarda bizim sınıfa gelmişti.-
Gülümseyerek Minho hyunga döndüm. "Halbuki günlük yanımdaydın..."
Minho hyung benim dediğimi duymamazlıktan gelerek Chan hyunga kaşlarını çatmış bir şekilde bakıyordu.
"Chan ateşe atılmak ister misin? Benim tarafımdan hemde." Böyle dediğine bakmayın. Yüzü kıpkırmızı olmuştu bile.
"Yalan mı? " diyerek dahada kızarmasını sağlamıştı. Ciddiler miydi?
Changbin hariç hepsi burdaydı. Ama o yoktu. Cidden kırmış mıydım onu?
•Minho'dan•
Jisung'un geleceğini bildiğim için önceki gün hepsini bir güzel tembihlemiştim aslında. Özellikle temas konusunda.
Changbin'in boşluğuna geldiğini biliyorum. Ama buna kırılmış olacağını sanmıyorum. Sonuçta Jisung'un durumu ortada. Ailesi ile bile temas kurmaya yeni başladı...Jisung'un bu hâle gelmesini sağlayan şer*fsizi de bulamaştı kimse. Okul üstüne bile düşmemişti zaten....
..........
Öğle arası zili çalmıştı bile. Dersler bugün hızlı geçiyordu nedense...
"Hadi aşağı inelim." dedim Jisung'a dönerek.
"Şey ben gelmiycem. Sen gidebilirsin." demişti buruk bir gülümseme ile. İçindeki korkuyu görebiliyordum. Korkmakta haklıydı...
Felixler'e döndüm.
"Çocuklar siz gidin. Bende gelmiyorum." dedim.
Onlar ise ısrar etmeden gitmişti. Normalden ısrar ederlerdi ama Jisung konusunda hepsi benim kadar hassas davranıyordu.
"Sen neden gitmedin? Sabahtan beri yemek yemedin de." Diye sordu.
"Aç değilim fazla. " diyerek onu cevapladım.
Anladığını belli ederek kafasını sallamış ardından evden getirdiği yemeği çıkarıp yemeye başlamıştı.
Bende kendime bir kitap çıkarıp okumaya başlamıştım. Aslında ilk arkadaşım pek Jisung sayılmazdı. Kitaplar benim ilk arkadaşlarımdı... Ama insan bakımından tabiki Jisung'du. Amannn ben niye boş yaptım birden?
Kitaba öyle bir dalmıştım ki anlatamam. Hemde heyecanlı bir bölümdeydim . Sanki olayı karakter değilde ben yaşıyormuş gibi hissediyordum.
Tam o sırada Jisung beni dürtmez mi? Miniğim tam bu sırada da yapılmaz ama...
Ona döndüğümde bana "Ağzını aç." demişti. Kitap ile olan bağımı koparamadığımdan sorgulamadan dediğini yapmıştım. Ağzıma tatlı bir tat gelmesi ile gerçek Dünya'ya dönmüştüm.
Jisung bana gülümseyerek bakıyordu. "Nasıl? Beğendin mi? Yujin Noona yaptı bunları." Neyi yapmıştı? Diye düşünürken ağzımda kek çiğnediğimi yeni farketmiştim. Bu kadar dalmış olamazsın Minho!
"Ah şey... Harika" diyebildim sadece. Ama ben daha demin canavarlarla savaşmıyor muydum?
"Hyung."
"Efendim." Şu an kendimdeydim o yüzden rahatça cevaplamıştım.
"Bugün bize gelsene."
Aslında neredeyse her gün onunlaydım desem yeridir. Ama bugün bir işim yoktu. Ödevlerimizde yoktu şuanlık. Yani bahane denen birşeyim yoktu. Bu da demek oluyor ki gitmemde bir sakınca yok.
"Pekâlâ." Diyerek kabul ettiğimi söyledim.
•Bölüm Sonu•
Umarım beğenirsiniz.
Baya geç geldi biliyorum. Beklettiğim için üzgünüm ama zamanın olmadı maalesef.
Bu sene 8. Sınıfım malum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•You Never Know • (MinSung) ¹
Fanfiction~Beni yargılamak bana inanmaktan daha kolay. Çünkü herkes görmek istediğini görür~ Duygusuz ve ezik olarak bilinen Minho.... Kimse içinde nasıl fırtınalar koptuğunu bilmezdi. Kimse içinin kan ağladığını görmedi. Onun yerine ona "duygusuz ve ezik" d...