Sera
Evden çıktıktan sonra kendi kendime niye sürekli Anıl'ı takip ettiğimi sorguladım ama kendimden alabildiğim tek yanıt bu çocuğa yanık olduğumdu. Onun da bana boş olmadığına inanıyorum. O gece bütün sarhoşluğumuzla birlikte olduğumuzda onun her şeyimin ilki olduğunu söylemiştim o da ona güvenmemi söyleyerek kollarının arasına almıştı beni. Ben böyleydim işte. Aşkı bulmak için her yerde aranmadım hiçbir zaman ama gördüğüm sevgi tanesine tutunmayı da çok iyi öğrendim. Ailemle aram hep çok iyiydi beni sevgi dolu bir evde büyüttükleri için herkese kendimden sevgi taneleri dağıtıyordum ve herkes de teşekkür edip karşılığını vermeden devam ediyordu. Ama Anıl öyle değil. Bana bakışı bile bir farklı. Sadece adını koymak istemediğini biliyorum o yüzden onu sıkmadan bu takılma işine devam edeceğim sonuçta bana olan sevgisini herkes anlardı.Anıl uzun bacaklarıyla hızlı hızlı yürürken bir anda durup arkasından yürüyen bana baktı. Kocaman gülümsemelerimden birini göstererek gözlerine baktım.
'Nereye?' Az konuşuyordu ama alkollüyken kimseye anlatmadıklarını paragraflar dizerek döküyordu bana.
'Seninle geliyordum.' Sevimli olduğunu düşündüğüm bakışlarımdan birini attım.
'Ben arkadaşlarımla görüşeceğim. Akşam ararım bana gelirsin.' Kafasını sallayıp eliyle omzumu okşayarak bana veda etti. Kafamı karıştırmaya mı çalışıyor anlamıyordum. Belki de onun hayatına uyum sağlayamazsam diye beni kırmaktan korkuyordu o yüzden sadece onun evinde görüşüyorduk. Güneş'i en son emrivaki şekilde bıraktığım için telefonumun sesini kısarak kulaklığımı taktım ve yapmam gereken tasarım işleri için ağırdan alarak evime doğru ilerlemeye başladım. Sonuçta akşama Anıl beni bekliyordu.
Güneş
Bu deliyle baş başa kalmak artık ilk zamanlarda ki gibi beni korkutmuyordu. Bu olaya alışmış olmanın verdiği şaşkınlıkla suratına dikkatlice baktım.'Aşık mı oluyorsun?' Bana hiç bakmadan sorduğu soruyla gözlerimi devirdim.
'Yok ben almayayım.' Tabağını hala yediği halde önemsemeden önünden aldığımda çatalını bırakıp bana döndü. Şimdi odağı ben olmuştum ama bu sefer ben ona bakmadan etrafı toparlamaya devam ettim.
'Kime aşıksın ki bana olmuyorsun?' Gözlerini sırtımda hissediyordum resmen.
'O işler öyle işlemiyor ki.' Göz ucuyla ona baktığımda yapmam dediği sofra toplama işini yaptığını gördüğümde istemsizce gülümsedim.
'Nasıl oluyormuş o işler?' Makineyi yerleştirip ellerimi yıkadım ve ona dönerek kalçamı tezgaha dayadım.
'Aşk öyle planlı olmuyor. Bir anda ben buna yanıyorum diyorsun ama aslında içten içe farkında olmadan sevmeye başlamış oluyorsun. Git dediğinde gidemiyorsun, kaçamıyorsun, hatta çekiliyorsun ona istemesen de. Kalmasını isterken git diyorsun. Her anını her dakikanı onunla harcamak, tüm dünyadan onunla birlikte yok olmak istiyorsun.' Gözlerimi gözlerine dikerek konuştuğumda suratında anlamlandıramadığım bir ifadeyle beni izliyordu. Hafif kirli sakalını kaşıdı ve ayağa kalktı.
'Demek ki mesafe lazımmış.' Kaşlarımı çattım. Ne alaka şimdi bu?
'Sen ne istiyorsun benden? Çünkü ben senin nasıl bir düzenin var bilmiyorum ama uyamam o düzene.'
'Farkındayım Güneş. Ama o anlattıkların boşa değildi sende biliyorsun.' Bir adım attığında zaten çok da büyük olmayan mutfağımda tezgahla arasında kapana kısılmıştım. Ellerini kalçalarımın yanlarından tezgaha yerleştirdi ve kafasını hafifçe eğip gözlerini benimkilere sabitledi. Gözlerimi kaçıramadım, onu itemedim.
'Öyle değil mi Güneş?' Ne sorduğunu bile hatırlamıyorum ki ben. Biraz daha üzerime eğildiğinde yapacağı şeyin farkındaydım ama resmen donmuştum. Dudakları benimkilere temas ettiğinde her yerim alev almıştı. Beni öpmüyordu öylece duruyordu ve gözlerime bakmaya devam ediyordu.
'Hoşuna gidiyor mu?' Fısıldayarak sorduğu soruyla dudakları benimkilere fazlasıyla temas içerisindeydi. Beni öpmesini istiyordum. Huzursuzca yerimde kıpırdandığımda yamuk bir gülüş atarak geri çekildi. Kaşlarımı çatarak suratına baktım. Resmen az önceki alev alan ben gitmiş yerine soğuk bir buzdolabı gelmişti. Temasını arzuluyordum resmen çok saçma.
'Sen itiraf edebildiğin zaman yarım bıraktığım şeyi devam ettiririm Güneş.' Telefonuyla gözlüğünü masadan alıp kapıya doğru ilerlediğinde hala bıraktığı soğuklukta duruyordum ve hiç yapmam dediğim şeyi yaptım.
'Seni istiyorum.'