Konseri sahne arkasından izleyerek bütün şarkılara eşlik etmiştim. İlk defa bir konseri sahne arkasından izlediğim için cidden çok heyecanlıydım. Bolca fotoğraf çekmiş, araya kendi selfielerimi de sıkıştırmıştım. Konser bittiğinde hepsi birbirine sarılıp selam verdiler. Sanlı'ya bütün dişlerimi göstererek gülümsediğimde onun da aynı şekilde olduğunu fark ettim. O sırada beni kolumdan biraz geriye çeken Anıl'la gülümsemem yarım kaldı ve kaşlarımı çatarak kolumu çekmeye çalıştım ama başarısız oldum.
'Sera senin evinde mi?' Ondan gelen alkol kokusu genzimi yakarken yüzümü buruşturdum. Gözlerini bile tam açamıyordu. Sanlı yanımıza gelip kolumu Anıl'ın elinden kurtardı ve hiç görmediğim bir surat ifadesiyle, sinirle yüzüne baktı.
'Niye soruyorsun Anıl?' Sorumla birlikte histerik bir kahkaha attı.
'Sana ne Güneş. Ben sana Sanlı'yla arandakini soruyor muyum?' Sevgiliydik. Değil miydik? Sanlı aramıza girip Anıl'ın kulağına bir şeyler fısıldadığında Anıl sessizce, yalpalayarak bizden uzaklaştı.
'İyi mi?' Sanlı bana dönüp başını salladı, telefonunu ona uzattım ve kulise doğru yürümeye başladım. Fotoğraflara bakarak arkamdan geliyordu. Sesli bir şekilde güldüğünde durup ona döndüm ve benim selfielerime baktığını fark ettim.
'Güneş hanım çok eğlendiniz galiba sizi her konsere davet ederim artık.' Gülümseyerek yanağından öptüm.
'Sen çok iyiydin ondan.' Terden suratına yapışmış saçlarını geriye iterek belimden tuttu. Birlikte kulise girdiğimizde herkesin dağıldığını gördük. Sanlı kapıyı bile kapamadan üzerindekileri çıkartmaya başladığında kapıyı kapatıp hızla arkamı döndüm. Gülüşünü duyabiliyordum o da benim kızardığımı fark etmiştir büyük ihtimalle. Hızla Sera'ya Anıl'ın ona gidebileceğine dair uyarı mesajımı attım. Arkamı döndüğüm halde gözlerimi de sıkıca kapatmıştım. O sırada arkamdan hızla yaklaşıp belime sarılan Sanlı'yla yerimden sıçradım ve koluna vurdum.
'Çok acıktım ben çorba mı içsek?' Sabaha karşı alkoliklerle birlikte sevgilimle çorbacıda date yapacağım hiç aklıma gelmezdi ama onu onayladım.
'Çok içmenin sonu çorbacı herhalde.' Dedim gülerek ona dönerken. Dudağımın kenarından öpüp çantamı elimden aldı, ben de kapıyı açtım.
'Hayır çok içmenin sonu dün gece ki duvardan duvara olayıdır.' Açtığım kapıyı iterken beni kapıyla arasına sıkıştırdı ve yüzünü benimkine yaklaştırdı. Tekrar kapanan kapıya sırtımı iyice yaslayarak ellerimi göğsüne koydum.
'Acıkmadın mı sen? Hadi gidelim.' Kaçma çabam asla işe yaramamış aksine onu bana yakınlaştırmıştı. Beni sıkıştırdığı yerden öylece kurtulamayacağımı anladığımda çenesine ufak masum bir öpücük kondurup gözlerine bakmaya başladım.
'Böyle kolay kurtulamazsın.' Başını yana eğip boynuma yaklaştığında ürperdim. Kuliste mi yapacaktık? Yani tamam ama olmaz ki. Hem benim öyle onun gibi tecrübem de yok. Ya hoşuna gitmezse ya beklentisini karşılayamazsam.
'Güneş kendine gel sadece öptüm.' Ellerini havaya kaldırıp ben masumum havasında benimle dalga geçtiğinde gerginliğim azalmıştı. Onunla birlikte gülerek göğsüne vurdum.
'Benimle oynama Sanlı.' Vurduğum yeri tutarak canı acımış gibi davrandı ama gülmeyi bırakmadığı için ciddiye almadım. Kapıyı benim için açtığında hala çantamı tutuyordu. Herhalde bu gece çantamı o taşıyordu. Canıma minnet.
'Hem burada olmaz merak etme.' Arkamı dönüp kapıdan çıkarken enseme nefesini vererek konuştu. Bir şey dememe kalmadan elimi tuttu. İnsanlardan birlikte olduğumuzu gizlediğini sanmıştım aslında dün gece. Ama şimdi bütün sahne arkası çalışanlar, grup arkadaşları ve hayranları önünde elimi tutarak ve çantamı taşıyarak birlikte olduğumuzu duyuruyordu.
Alkollü olduğu için yürümeyi tercih etmiştik hava biraz soğuktu. Benim de Sanlı'ya yapışmam için neden çıkmıştı. Koluna yapışarak konser alanından çorbacıya doğru birbirimizle şakalaşarak yürüdük. Her saniye ağzından sigarası eksik olmayan, hatta fotoğraflarda bile elinde sigarası olan adam sırf ben sevmiyorum, içmiyorum diye kaç saat takılırsak takılalım tek dal içmiyordu. Dışarıdan Teoman-Kaan Tangöze karışımı olan aşırı umursamaz, serseri görünümlü bu adamın bu denli düşünceli olabileceğini tahmin edemezdim.
Çorbacıya vardığımızda her yerin çok dolu olduğunu görünce şaşırdım. Sanlı çalışanlardan biriyle sohbet kurarak bize masa ayarlamıştı bile. Karşıma oturmak yerine yanıma oturarak deri ceketini çıkarttı ve boş sandalyeye bıraktı.
'Ben onu şöyle alayım.' Ceketi bıraktığı yerden alıp omzumun üzerine attım. Sanlı gülerek burnuma dokundu.
'Donmuşsun niye söylemedin?' Omuz silkip önüme gelen mercimek çorbasını içmeye başladım.
'Bir şey olmaz.' Daha fazla konuşmadan dip dibe çorbalarımızı içtik. Dizini benimkine değdiriyordu ve arada bir bakıp suratımdan ortamı sevip sevmediğimi ölçmeye çalışıyordu.
'Sevdim burayı, güzelmiş.'
'Ben de bütün sevgililerimi buraya getiririm hep.' Dalga geçtiğini bilmeme rağmen bacağına vurdum. Terbiyesiz.
'Tamam kızma sadece seni getirdim onları daha iyi yerlere götürdüm.' Uzatmaya niyetleniyordu beyefendi. Tamam o zaman oynayalım.
'Benim de sevgililerim güzel restoranlara götürüyordu. Hatta bak boğazı gören var bir tane. Orada çok iyi-' Cümlemi tamamlatmadan cebinden çıkardığı parayı kasenin altına sıkıştırdı ve elimden tutarak daha doğrusu beni çekerek ayağa kalktı. Kıskanmak öyle değil böyle olur demek geldi içimden.
'Geç oldu yürü.' Elimden çekiştirmeye devam ederek çorbacıdan çıkıp zaten uzakta olmayan evine yürümeye başladık. Gerçi benim evime de yürüyor olabilirdik çünkü birbirine çok yakınlardı.
'Benim eve gitmem lazım. Yarın iş var.' Konuşmadan başını salladı hala ceketi bendeydi. Yüzüme bakmadan yürümesi sinirimi bozduğu için elini sıkarak olduğum yerde durdum. O da dolaylı yoldan durmak zorunda kaldı.
'Şaka yaptım Sanlı. Sevgilim falan beni boğazda yemeğe götürmedi. Hatta en fazla iki kişiyle falan görüşmüşümdür. Kıskandın diye bana soğuk yapma.' Kaşlarımı çatarak baktığım suratı bir anda değişmiş gülmeye başlamıştı.
'Sen benimle oynamak mı istiyorsun Güneş hanım?' Sırıtarak elimden çekerek kendine yapıştırdığında dayanamayarak gülümsedim.
'Bana böyle soğuk yaparsan sana tekme atmak zorunda kalırım Sanlı.' Asla takmadığı tehditime gülerek yanağımdan öptü ve apartmanımın önüne geldik. Hızla belime sarılıp beni kendine çekerek bel oyuntumu okşadığında yutkundum. Başını yana eğip yüzünü benimkine yaklaştırdı ve nefesi benimkini okşadı. Ellerimi boynuna doladığımda onun da benim gibi heyecandan yutkunduğunu fark ederek sırıttım.
'Bayılıyorsun bana.' Dedi derinden gelen bir sesle.
'Sen de bana.' Gülümseyerek dudaklarımızı birleştirdiğinde dünyada sadece ikimiz varmışız gibi hissediyordum. Her şey karanlık sadece o aydınlıktı. Dudaklarımız ahenkle hareket ederken soluklanmak için geri çekildim.
'Yarın iş var.' Mızmızlanarak gözlerine baktım. Gitmek istemiyordum, gitmesini de istemiyordum.
'Şimdi bırakmazsam hiç bırakamam seni. Hadi.' Ellerini yavaşça benden çektiğinde şimdiden üşümüştüm yokluğunda. O bana çantamı verdi ben de ceketini çıkartmaya yeltendiğimde kolumu tutarak beni durdurdu.
'Sana daha çok yakıştı Güneş'im. İyi geceler.' Yanağından öpüp vedalaşarak apartmanımın eski dar merdivenlerinden leyla gibi gülerek çıkmaya başladım. Çantamdan anahtarı aldığımda katıma gelmiştim ama kapımda görmeyi beklediğim kenarda oturmuş bir Anıl Erdem Cevizci değildi. Grupça deli bunlar.