22; Depresyon Partisi

118 12 34
                                    

Sera'ya anlatabildiğim kadarını anlattıktan sonra uzun süre sonbahar gecesinin soğuğunda sarılarak oturduk. En sonunda kafama vurup salak mısın dediği için içeri geçerek Rüya'ya sadece ayrıldığımızı söyledim. Kız bu olayı nasıl sindireceğim ben şimdi diye salonun ortasına çöküp ağladığı için bir anlığına her şeyi bırakıp günlerdir unuttuğum kahkahamı bastıramadım.

'Ben mahvoldum siz gülüyorsunuz.' Rüya yerden kalkarken ikimize sinirle bağırdığında daha çok güldüğümüz için bize küsmeyi tercih etti.

'Mahvolacak bir şey yok kalk da pizza partisi yapalım.' Sera bütün aşk hikayesini anlatmış benim olayımı da ağlamamam için kapatmıştı. Koltuğa geçip Muhteşem Yüzyıl açarken pizza siparişlerini verdiği sırada aklıma gelen fikirle ceketimi ve cüzdanımı alarak kapıya koştum.

'Şarap almaya gidiyorum.'

'Bana üzüm suyu al.' Rüya'nın prensesliğini bozmayarak onu onayladım ve evden hızla çıktım. Asansörün içine girdiğimde aynadan morarmaya yüz tutan göz altlarımı ovaladım. Bu kadar berbat görünmeme de gerek yok gibi gelmişti. İşte arkadaşlarımın üzerimde etkisi. Tam kapı kapanırken biri elini araya sokarak asansörü durduğunda içeri giren kişinin Kerem olması ağzımı açık bırakmaya yetmişti.

'Yok sen cidden beni takip ediyorsun.' Sinirle söylendiğimde gülümseyerek eşofmanlarımla dağılmış suratımı süzdü.

'Sana da merhaba prenses.' Gözlerimi devirip asansörün aşağı inmesini beklerken ondan tarafa bakmamaya çalıştım. Ayrıldığımızı anlarsa anneme yetiştirir miydi bilemiyordum. 'Sen burada ne yapıyorsun?' Sorusuyla tekrar göz devirecekken kaşıma dokunmasıyla geri çekildim. 'Gözün öyle kalacak Güneş.'

'Arkadaşım burada yaşıyor. Asıl sen niye beni takip ediyorsun?'

'Evim burada Güneş.' Dedi üzerime eğilerek ve devam etti. 'Sık karşılaşırız artık.' Sanmıyorum. Asansör durduğunda koşar adım kendimi dışarı attım. Peşimden gelmesiyle ceketime sarılıp adımlarımı hızlandırdım ve tekele resmen koşarak girdim. Kasanın arkasında ki adam benim girişimle şaşırarak bana baktı.

'Şarap istiyorum.' Gülmesiyle kaşlarımı çattım.

'Kimliğini görebilir miyim küçük hanım? Ayrıca bir sürü şarap var hangisini istiyorsun?' Kimliğimi suratına doğru tutarken sinirlenmiştim.

'Likya ver. Kırmızı.' Sinirle kimliği cebime geri soktuğumda Kerem'in sesini duymamla sinirim katlandı. Adam Kerem'in dediğini yaparak şarabı bana uzattığında Kerem benden önce davranarak kartıyla ödedi ve birlikte dışarı çıktık.

'Ne kadar tuttu?'

'Ortak olurum verme işte.'

'Ortak olmanı isteyen kim?'

'Parasını ödediğim şarap ve karşı koyamadığın karizmam.' Kendini beğenmiş gülümsemesiyle yine üzerime eğilerek konuştuğunda sinirle iç çekerek eve doğru yürüdüm. Yine asansörün kapısını eliyle durdurarak içeri geçtiğinde bana bakmaya devam etti.

'Bu kadar sinir oluyorsan gelmem.' Şimdi de vicdan yaptırmaya çalışıyordu işte ama işe yaramayacaktı.

'Aynen.' Bizim kata geldiğimizde kendimi dışarı atmamla kapıda Sera'nın sorgulayan yüzüyle karşılaşmam bir oldu. Hızla asansörün gitmesini engelleyerek dışarı çıkan Kerem de olayın tuzu biberi olmayı başarmıştı.

'Nereye?'

'Sana bakmaya geliyordum ama sen yolunu bulmuşsun.' Göz kırparak söylediği şeye göz devirdim. Ben içeri geçtiğimde Kerem'de peşimden gelerek Sera'yla selamlaşıp koltuğa yığılmıştı. Komşu oldukları için birbirlerini tanıyorlardı zaten ama çocuğun eve girmesine neden izin verdiğini anlayamamıştım.

Şarabı açmak için bir şeyler arayıp beceremeyerek Kerem'in yanına çöktüm. Rüya eve neden alkol soktunuz diye söylenirken Kerem şişeyi açıp bardaklara doldurmuştu. Bardaklardan birini bana uzattığında yüzüne bakmadan aldım. Rüya yine itirazlar eşliğinde içmeye başlamıştı. Herkes bir şekilde şaraplarını bitirip Sera'nın sipariş ettiği pizzalardan yediğinde, Rüya yerde dümdüz uzanarak tavanda yıldızlar olduğuna kendini ikna etmişti. Sera daha ilk yudumda bağırarak konuşmaya başlamış, son bardaktan sonra Anıl'ı arayarak odasına gitmişti. Kerem'e hiç çarpmamıştı, benimse sadece biraz başım dönüyordu.

Kerem'le Sera, bunun yeterli olmadığına karar verdiklerinde Kerem evine koşup altılı bira şişelerinden getirmişti. Rüya yerde uyuduğu için Sera herkül olmaya karar vererek kızı yatağa taşımıştı ve yine Anıl'ı arayarak uzun süre odasında kaldığında Kerem'le birlikte hiç konuşmadan uzun bir süre içmeye devam ettik.

'Sende bir şeyler var ama sormayacağım. Bugünlük terslenme kotamı doldurdum.' Kerem gülümseyerek söylendiğinde şişesini benimkine değdirdi. 'Şerefe prenses.' Başımı sallayıp şişenin dibinde kalan son yudumu da içip bıraktım. Oturduğum halde başım aşırı dönüyordu ve sanki sallanıyordum. Kapı çaldığında Sera koşarak gelip kapıyı açmıştı. O sırada ekranda hala devam eden Muhteşem Yüzyıl dizisine odaklandığımız için kimin geldiğine bakmamıştık.

Sera 'Çok aşığım.' Diye bağıra bağıra konuşurken gülmemek için Kerem'le kendimizi sıkarken göz göze geldiğimizde dayanamayarak kahkaha attık. Aslında o kadar da komik olmayan olaya büyük ihtimalle alkol yüzünden kendimi durduramayarak gözlerimden yaş gelene kadar gülmeye devam ettim.

'Aa Anıl, Sanlı.' Kerem gülerken o ikisinin ismini andığında omzuna vurdum.

'Sus ya yeter güldürme.' Gülmekten burnumu çekerken kapının ağzında duran ikiliyle göz göze geldiğimde gülmeyi anında bıraktım. Ne zamandır orada olduklarını tahmin edemiyordum. Sanlı hiçbir şey yokmuş gibi nasıl buraya gelebilirdi, Sera ne diye içeri almıştı onu? Gerçi Sera şu an Anıl'a sarılarak bir şey bağırıyordu. Çevremde konuşulan hiçbir şeyi duyamıyordum.

Kerem çocuklarla konuşurken Sanlı ona doğru, dolaylı yoldan yanında oturan bana doğru yürüdüğünde hızla ayağa kalktım. Dengemi sağlayamadığımda sehpaya doğru düşmek üzereyken Kerem'in belime sarılan ellerine tutundum.

'İyi geceler.' Ellerinin arasından kurtulup koltuğun yanındaki çantamı kaptığım gibi evden koşarak çıktım. Peşimden gelen ayak sesleri yüzünden asansör beklemek yerine merdivenlerden tutunarak koşuyordum. Başımın dönmesi bana asla yardımcı da olmuyordu zaten. Bu geceyi sağ salim evime vararak sonlandırmak istiyordum.

Sera

Anıl geldiğinden beri birbirimize sarılmayı bırakamıyorduk. Gerçi arada onu itip yeter sıcakladım diye bağırdığım için güldüğünde ara veriyorduk. Sanlı gerizekalısı da öyle köşede oturuyordu. Anıl'ı ben arayıp çağırmıştım. Belki çok kötüyüm, Güneş öldü demiş olabilirim ama daha hızlı gelmesini sağlayamazdım. En mantıklısı o gibi görünmüştü.

'Rüya'yı odamdan atmaya gidiyorum. Sanlı yardım edeceksin.' Anıl'ın alnından öpüp odama doğru ilerlediğimde Sanlı konuşmadan peşimden gelmişti. Keşke alnından öptüğümde helalimsin deseydim. Tüh be. Odaya girdiğimizde Rüya komada gibi yatıyordu. Kapıyı yavaşça kapatıp Sanlı'nın dizine sertçe tekme attım.

'Şimdi bana iyi bak.' Çenesinden tutup bana bakmasını sağladım. 'O kızın yanına yaklaşmayı bırak aklına bile getirirsen göreceğin son yüz benimki olur pislik.' Sanlı gülmemek için dudaklarını ısırdığında sinirden köpürmüştüm.

'Gülme. Kızı mahvettin bir de gülüyor musun? Güneş'in geçmişinde nelerle uğraştığını bile bilmiyorsun dimi? Defol git evimden.' Tekrar tam diz kapağının altına tekme attığımda suratında ki salak ifade silinmişti. Sinirle üzerime eğildi.

'Sen de neyin ne olduğunu bilmiyorsun Sera, karışma.' Ağzının ortasına vurmamı engelleyen Rüya'nın uykusunda mırıldanması olmuştu. Sanlı'dan uzaklaştığımda sinirle kapıyı çarpıp gitmişti.

Serseri / Sanlı AkgünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin